Tarih: 21.07.2025 16:38

Ceza yargısında en fazla istismar edilen konu: tutuklama

Facebook Twitter Linked-in

Ceza muhakemesi dersinde sınıfta bırakacak cevap, maalesef uygulamada karşımıza hüküm/ karar olarak çıkmakta.

CMK m.100 çok açık:

Güçlü suç şüphesini gösteren somut delil + bir tutuklama nedeninin bulunması gerekir.
Bunlardan biri yoksa tutuklama olamaz.
Ama uygulamada sanki m.100 hiç yokmuş gibi davranılıyor.
Hâkim ve savcıların bir kısmı, CMK m.100 şartlarını bilmiyor, dikkate almıyor ya da umursamıyor.

Bu durum:

– Hukuk devleti ilkesini zedeliyor
– Kişi özgürlüğünü keyfi hâle getiriyor
– Yargıya olan güveni yerle bir ediyor.

Bazı tutuklama kararlarına bakınca, hukuk fakültesinde Ceza Muhakemesi dersinde sorulsa öğrenciyi sınıfta bırakacak bir cevap, uygulamada bir insanı aylarca özgürlüğünden edebiliyor.
İşte asıl mesele de burada başlıyor.

Tutuklama "cezanın peşin uygulanması" değildir.
Suçun ağırlığı, olası ceza miktarı değil, delil durumu ve kaçma/saklanma/etkileme riski belirleyicidir. Bunun için olaya özgü somut tespitler gerekir.
Ama çoğu zaman tutuklama, bir tür "cezalandırma aracı" gibi kullanılıyor. CMK m.100'ün lafzı ortada. Ama bazı kararlar m.100'ün ruhuyla değil, keyfilikle yazılıyor.
Karar metninde: Kaçma şüphesi var
-Suçun vasıf ve mahiyeti
-Ceza miktarı yüksek
cümleleri sıralanıyor, ama bu gerekçeler kanuna uygun değil ve somut dayanak yok.

Oysa AYM ve Yargıtay defalarca dedi:
 "Tüm tutuklama nedenleri, olaya özgü somut olgularla gerekçelendirilmelidir."
Varsayım veya klişe ifadeler yeterli değildir.
Tutuklama, en son başvurulacak istisnai tedbirdir. Gerçek şu:
Uygulamada birçok tutuklama kararı, CMK m.100'e dayanıyor gibi görünse de gerçekte dayanaksız.
Bu, yargıya olan güvenin çökmesine neden oluyor. Adaletin terazisi, usul kurallarının işletilmesiyle çalışır.
Usul yoksa adalet de yoktur.
"Usul esasa takaddum eder."
Tutuklama gibi ağır bir tedbirin CMK m.100'ü hiçe sayarak verilmesi, hukuk devletine değil, keyfiliğe yakındır. // Avukat Bülent Cansu




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —