Üsküdar Üniversitesi'nden "yalnızlık" değerlendirmesi
- Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Barış Erdoğan: - "Tüm yaş grupları içinde kendilerini en fazla yalnız hissedenler 30'lu yaşlardaki beyaz yakalılardır"
Üsküdar Üniversitesinden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Erdoğan, "yalnızlık" ve "seçilmiş yalnızlık" olgularına ilişkin değerlendirmede bulundu.
Erdoğan, son yıllarda toplumsal hayatın içinde yalnız yaşamı kutsayan, onu bireylerin bir tercihi olarak sunan "seçilmiş yalnızlık" olarak adlandırılan bir akım olduğunu anlattı.
Prof. Dr. Erdoğan, yalnızlığın "yalnız olmak", "yalnız yaşamak" ve "yalnız hissetmek" olarak üç kavram halinde ele alınabileceğini ifade ederek, "Bu kavramlardan yalnız olmayı sosyal bütünleşme eksikliği ve yalnız yaşamayı aile yokluğu çerçevesinde inceleyebiliriz. Yalnız hissetmek ise yalnızlığı sosyal bir deneyim olarak algılamaktır. Bu deneyim ister toplumsal tecritten kaynaklanan durumlardan olsun ister mesleki ya da ailevi durumlar çerçevesinde olsun kişinin kendisini yalnız hissetmesiyle ilgili bir durumdur.
Birey modern toplumun içindeki zehirleyici ilişkilerden, güvencesizlikten, mutsuzca yapmak zorunda kaldığı mesleğinden ve dengesiz aile ilişkilerinden kendini korumak için kaçar. Yalnız yaşadığı evi sığındığı kutsal bir mekan haline getirir. Yani sosyal temasların kendisi bile insanın kendisini 'Yalnız hissetmesine' neden olabilir." bilgisini verdi.
"Yalnız yaşamak" olgusunun günümüzde daha çok seçilmiş yalnızlıkla ilişkilendirildiğini ifade eden Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Yalnızlığı bu şekilde tanımlayanlar, onu toplumsal bir sorun olarak görmekten çok yeni bir yaşam biçimi olarak görüyor. Bu tek yaşayan bireyler toplumdan izole olmuş, sosyal ilişkileri zayıf ya da olmayan kişiler olarak ele alınmıyor. Öznesi bekarlar olan bu toplumsal grup akşamları tek uyumayı seçmiş ama beraber sosyal aktivitelere katılan ve 'mutlu' kişiler olarak lanse ediliyor.
Topluma egemen olan bireycilik ve kapitalist sistemin arzuladığı tüketim kültürü ile uyumlu bu yaklaşım yalnızlığı 'olumsuz bir prizmadan kurtarmak için -solo yaşam-', 'tek başına yaşam' biçiminde yeniden formüle ediyor. Bu pembe gözlüklü bakışı pek doğru bulmuyorum. Bu yaşam biçimi bir seçimden çok yapısal ve kültürel nedenlerle insanların içine itildikleri bir durum."
- "Yalnız yaşayanlar popüler kültür ürünlerinde klişe haline gelen yaşamlar sürmemekte"
Popüler medya ürünleri ve sosyal medya tarafından pompalanan, başkalarının sorumluluğunu almadan sadece kendisi için yaşayan, haz peşinde koşan bireylerin adeta "kutsandığını" kaydeden Prof. Dr. Erdoğan, yalnız yaşayanların sayısının artmasının, konut kullanımından ev eşyalarına kadar birçok ürünün daha fazla kullanılmasına ve satılmasına neden olduğunu, eğlence ve turizm sektörü için de yalnız yaşayanların iyi bir müşteri kitlesi olarak görüldüğünü anlattı.
Erdoğan, popüler kültürde gösterilmek istenene karşın gerçek hayatta durumun çok farklı olduğunu belirterek, "Ancak yalnız yaşayan bekar erkekler ve kadınlar bu popüler kültür ürünlerinde klişe haline gelen yaşamlar sürmemektedir. Gerçekler, medya tarafından topluma sunulan rüyalardan çok daha farklıdır. İster gelişmiş sanayi toplumlarında olsun ister Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede olsun 'seçilmiş yalnız' birçok birey için psikolojik, ekonomik ve toplumsal ilişkiler açısından çok yönlü, zorlu bir sınavdır. Yalnızlıktan kurtulmanın en iyi yolu anlamlı bir hayat yaşamaktır. Anlamlı bir hayat bizi bir hedef doğrultusunda bir sosyal çevreye de bağlar, yalnızlık hissinden de kurtarır." değerlendirmesini yaptı.
Modern toplumda herkesin gitgide daha yalnızlaştığını, zorlaşan hayat şartlarının da ilişkileri olumsuz etkilediğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Tüm yaş grupları içinde kendilerini en fazla yalnız hissedenler 30'lu yaşlardaki beyaz yakalılardır. Zira üniversite çağındaki gençlerin ve yeni mezunların hala henüz tüketilmemiş bir arkadaş çevreleri var. Bu grup hem kendisi ile benzer zevkleri paylaşan ve hem de bol bol zamanı olan arkadaşları veya partner adaylarını çevrelerinde bulabiliyorlar. Üstelik gençlikte beklentiler ve maddi imkanlar daha düşük olduğundan maddiyat ilişkilerin kurulmasında diğer yaş gruplarına göre daha az belirleyici oluyor. Ancak okul ile ilişkinin kesildiği ve çalışma hayatına başlanılan yıllarda insanların yakın sosyal alanları daralıyor, akran grupları içinde aile hayatının içine girenler artıyor, çevresi arkadaştan çok kendine rakip olarak gördüğü ofis arkadaşlarıyla doluyor.
Bu yalnızlaşmanın sonuçlarını çöpçatan sitelerinin kullanıcı profillerinde de görüyoruz. Arkadaş çevresinin daraldığı 25-35 yaş grubu tüm buluşma platformlarında en büyük grubu oluşturuyor. Yaş ilerledikçe çift hayatı içinde olanların oranı arttığından bu platformların kullanım oranları azalmaktadır. Ancak ileri yaş gruplarında da özellikle günümüz toplumunda hızla artan boşanmalar, kapitalist toplumun bireyciliği ve yalnız yaşamayı destekleyici teknoloji ve hizmetler geliştirmesi yalnız yaşamayı önemli bir seçenek olarak karşımıza çıkarıyor."
FACEBOOK YORUMLAR