Türk Eğitim Derneği 95 yılda 50 bin öğrencinin hayatına burslarıyla yön verdi
- TED Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu: - "Bir vasiyet niteliğinde olan tüzüğümüzün gereğini yerine getirmeye çalışıyoruz. Türk Eğitim Derneğinin okullarından elde ettiği gelirin hepsi yoksul aile çocuklarına ve projelerine gider. Modern Robin-Hood'luk yapıyoruz" - "(Sınavların Gölgesinde Eğitim Sistemi Raporu) Önerimiz 11. sınıfta lise diploması verilmesi. Türkiye'de üniversite sınavı gerçeğini birden ortadan kaldıramayacağımıza göre, 12. sınıf Fransa'da olduğu gibi üniversite sınavına hazırlanma yılı olsun diyoruz. 12. sınıfı bitirenlere ileri lise diploması verilmeli"
Pehlivanoğlu, AA muhabirine, 31 Ocak 1928'de kurulan derneğin çalışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"Derneklerinin Türkiye Cumhuriyeti'nin 95 yıllık eğitim hafızası olduğunu" ifade eden Pehlivanoğlu, TED'in, 1928'de ilk olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1. Meclis binasında çalışmaya başladığını anlattı.
Milli Mücadele yıllarında Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde emperyalist güçlere karşı mücadele verildiğini anımsatan Pehlivanoğlu, "Yokluklar içerisinde ülkeyi kuran kadrolar, öncü kurumlar oluşturdu. Düşünün ki eğitime bakış açılarını değerlendirmek için, Polatlı'dan top sesleri gelirken Ankara'da Milli Eğitim Şurası toplandı. Yaklaşık 50'nin üzerindeki kadın ve erkek öğretmen şurada bazı temel kararlar aldı." diye konuştu.
"Türk Maarif Cemiyeti" adıyla kurulan derneklerinin İstanbul'da, Anadolu'dan gelen çocukların barınma sorununu gidermek için ilk öğrenci yurdunu kurduğunu, binlerce kişiye okuma yazma öğrettiğini, Türkiye'nin çeşitli yerlerinde okullar ve yurtlar açtığını anlatan Pehlivanoğlu, Merkez Bankasının sembolik de olsa kurucu ortaklarından olan derneğin Basın İlan Kurumunun işleyişinde de yer aldığını belirtti.
Türkiye'nin eğitim hafızasını oluşturan derneğin kuruluş amaçlarının tüzükle ortaya konulduğunu ifade eden Pehlivanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"O yıllarda, Türkiye Cumhuriyeti'ne ait 23 lise varken 500'ün üzerinde misyoner lisesi vardı. Aslında misyoner okulları eğitimi parsellemişti. Bu nedenle, kurucu kadrolar tüzüklerinde, Türkçe ve yabancı dilde eğitim veren okullar ve öğrencilerin barınmalarını sağlamak amacıyla yurtlar açılsın, bu okullarda yüksek nitelikli öğrenciler yetiştirilsin demişler. İkinci olarak maddi olanakları yeterli olmayan başarılı çocuklara ülke genelinde burslar verilmesini istemişler.
Bugün TED, ihtiyacı olan binlerce öğrenciyi gururla okutuyor. Kuruluşumuzdan bugüne 95 yılda 50 bine yakın çocuğa burslarla hayat verdik. Şu an dernek olarak nitelikli burs verdiğimiz öğrenci sayısı 3 bin 500 dolayında. Şöyle bir hesap yaptık, biz 10 bin öğrenciye nitelikli burs verirsek, eleştirel düşünceye sahip, milli değerlerini özümsemiş, çağdaş dünyada rekabet edecek bilgi birikimine sahip öğrenciler yetiştirirsek, 10 bin öğrencinin kendi yaşamsal sürecinde minimum 1 milyon öğrencinin hayatını değiştireceğine inanıyoruz. Bu ülkenin kaderinin değişmesi demektir."
- "TED'in duruşu vardır ve sorumluluğu milletin çocuklarıdır"
Derneğin düşünce kuruluşu TEDMEM'in veriye dayalı analizler yaptığını, bunların Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu, siyaset ve bürokrasi tarafından sıkı sıkıya takip edildiğini anlatan Pehlivanoğlu, bu analizlerin dikkate alınıp çözüm üretilmeye çalışılmasından mutluluk duyduklarını belirtti.
Selçuk Pehlivanoğlu, tüzüklerinde "Bu cemiyet siyaset yapmaz." ifadesinin bulunduğuna işaret ederek, "TED'in duruşu vardır ve sorumluluğu milletin çocuklarıdır." diye konuştu.
Özellikle düşük ve orta gelirli ailelerin çocuklarına yaşam mücadelesinde öncülük etmeyi ve eğitimdeki sosyal adaleti sağlayacak reform girişimlerine destek olmayı amaçladıklarını vurgulayan Pehlivanoğlu, "TED, bir vasiyet niteliğinde olan tüzüğünün gereğini yerine getirmeye çalışıyor." ifadesini kullandı.
TED'in okullarından elde ettiği gelirin hepsinin, yoksul aile çocuklarına ve projelerine gittiğini belirten Pehlivanoğlu, "Dolayısıyla TED, modern Robin-Hood'luk yapmaktadır. Ben dahil TED'in hiçbir yöneticisi huzur hakkı almaz. Amacımız, bu ülkede kendi çocuklarımızın imkanlarına, adaletli bir şekilde başkalarının çocuklarının da sahip olmasıdır." dedi.
- "Gençlerimizin sesini duyurmak istiyoruz"
Pehlivanoğlu, Türkiye'nin eğitim sistemindeki en büyük sorunlardan birinin sınav sistemi olduğunu kaydetti.
Kademeler arası sınav sisteminin, ülkenin eğitim sistemini teslim aldığını söyleyen Pehlivanoğlu, 2005'te sınav karşıtı "Hayat = 180 dakika mıdır?" kampanyasını düzenlediklerini hatırlattı.
Ömer Faruk Sorak tarafından 2006'da çekilen, Jean-Claude Van Damme ve Okan Bayülgen gibi oyuncuların da yer aldığı dershane ve sınav karşıtı çıkışların bulunduğu "Sınav" filmine esin kaynağı olduklarını aktaran Pehlivanoğlu, şöyle devam etti:
"Bugün hala sınav sistemiyle ilgili ciddi sıkıntılarımız var. Şimdi de TED olarak yeni bir kampanya ile çıkış yaptık ve 'Sınavların Gölgesinde Eğitim Sistemi' raporunu yayımladık. Okulda verilen eğitimin kıymetlendirilmesi, eğitim öğretim süreçlerinin test odaklı olmaktan çıkarılması, okul dışındaki kaynaklara bağımlılığın kaldırılması, ezber odaklı eğitimin sonlanması, lise diplomasının hayata atılmak için yeterli ve kıymetli hale getirilmesi gibi birtakım çözüm önerileri sunduk. Gençlerimizde memnuniyetsizlik yaratan sınav sistemi, ilgi ve becerilerinin geliştirilmesi yerine test çözmeye zorlayan bir sistem. Gençlerimizin eğitimden isteklerini, klibini de çektiğimiz bir şarkıya yansıttık. Gençlerimizin sesini duyurmak istiyoruz."
- "Eğitim sisteminden ezberi çıkarmak mecburiyetindeyiz"
TED'in eğitim sistemine ilişkin birtakım çözüm önerileri bulunduğunu bildiren Pehlivanoğlu, şunları kaydetti:
"Eğitim sisteminden ezberi çıkarmak mecburiyetindeyiz. Yabancı dili öğretmek için öncelikle Türkçeyi, düşünce algoritmasının temeli olan matematiği öğretmeliyiz. Dijital obeziteyi engellemek için dijital okuryazarlığı ilkokulda vermek mecburiyetindeyiz. Bunları verdikten sonra önerimiz, sınav kademelerini ortadan kaldırmak için LGS'de eski sisteme dönülmesi. Kontenjanı yüzde 10'la başlayıp yüzde 18'lere çıkarılan okullara yerleştirilen sistemi terk etmemiz gerekir. LGS'yi süratle kaldırıp sadece okul içindeki orana göre, örneğin fen lisesine gitmek istiyorsa matematik fen gibi derslerin not ortalamasının 100 üzerinden 80 olması kuralını geri getirmeliyiz.
Eğitim sistemini liselerde 12 yıl yaptık ve bundan dönmek çok kolay değil. Ama önerimiz şu, üniversiteye giriş sınavını birden kaldıramazsınız ancak yol haritasında üniversitenin kendi öğrencilerini alması gerekir. Ama rektörlerin de torpille öğrenci almayacağım öz güveninde olması gerekir. Yani adaletli, şeffaf bir sistemi önce onların özümsemesi gerekir. Önerimiz 11. sınıfta lise diploması verilmesi. Meslek yüksekokullarına, ön lisans programlarına, açık öğretime ve beceriyle girilen yerlere 11. sınıf diplomasıyla gidilebilmeli. Türkiye'de üniversite sınavı gerçeğini birden ortadan kaldıramayacağımıza göre, 12. sınıf Fransa'da olduğu gibi üniversite sınavına hazırlanma yılı olsun diyoruz. 12. sınıfı bitirenlere ileri lise diploması verilmeli. Çocuk, gerekirse test çözsün ama okulunda çözsün. Bunu 4-5 yıl iradeli şekilde götürürsek bu süre içinde bu ülkede üniversitenin kendi öğrencilerini alacağı, devlet üniversitelerinde mütevelli heyetlerinin oluşacağı ama hak ve sorumluluklar noktasında hesap verme sisteminin getirileceği bir yapıyı oluşturabiliriz. Öğrencileri gidecekleri üniversiteye göre konsantre etmemiz gerekiyor. Bunu okulda yapmamız ve okulu kıymetli hale getirmemiz gerekiyor."
Pehlivanoğlu, meslek yüksekokullarına meslek liselerinden okul başarı puanıyla direkt geçilmesi gerektiğini belirterek, "Bu okullardakiler haftanın 4 günü sektörde çalışsın, bir gün üniversiteye gitsin. Devlet bu iş yerlerine destek verecek. Aynı meslek liselerindeki modeli biraz daha geliştirip yukarı taşıyacaksınız. Dolayısıyla işveren 2 yılda o öğrenciyi yetiştirecek ve görecek. Onu devletin sağladığı imkanlarla kendine uygun görürse direkt işe alacaktır ki bu oran dünyada çok yüksektir." dedi.
FACEBOOK YORUMLAR