"Onur Yaser Can'ın gözaltı evrakında sahtecilik" davasına devam edildi
- 4'ü polis 5 sanığın yargılandığı davanın dosyası mütalaa için savcılığa gönderildi
İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, Can'ın kız kardeşi Ezgi Sevgi Can ile avukatları katıldı. Tutuksuz 4 sanıktan 3'ünün Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi aracılığıyla katıldığı duruşmada, sanık avukatları da hazır bulundu.
CHP Milletvekili Mahmut Tanal, Canan Kaftancıoğlu ve Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Ahmet Şık'ın izleyici olarak katıldığı duruşmada 5 tanığın ifadesine başvuruldu.
Tanık Baki Burak Acıl, Onur Yaser Can’ın yaşamına son vermeden önceki dönemde gergin olduğunu ifade ederek, kendilerine takip edildiğini söylediğini kaydetti.
Diğer tanık Selda Taşkın da o dönem Can’ın kendisine, uyuşturucu madde alırken yakalandığını ve emniyette kendisine kötü davranıldığını söylediğini aktardı.
Can’ın emniyete ikinci kez çağırıldığında ifadesinin değiştirildiğini söyleyen Taşkın, Can'ın ailesi ile arkadaşları adına endişeli olduğundan söz ettiğini belirtti.
Duruşmada söz alan Can'ın kız kardeşi Ezgi Sevgi Can, mahkemenin sanık polisler hakkında kötü muamele, intihara sürükleme, delil karartma ve resmi belgede sahtecilikten suç duyurusunda bulunması gerektiğini ifade ederek, "Ağabeyimin 28 yaşına kadar bir kere bile depresyona girdiğini görmedim. Psikolojik olarak hiçbir travmatik geçmişi olmayan bir insan." dedi.
Ezgi Sevgi Can, sanıkların, tüm ailesini kaybetmesine neden olduklarını söyledi.
Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanık Muhammet Olgun hakkında zorla getirilme kararı verirken, sanıklar hakkında başka suçlardan suç duyurusunda bulunulması talebini reddetti.
Heyet, dava dosyasının mütalaasını hazırlaması için cumhuriyet savcısına gönderilmesini kararlaştırarak, duruşmayı erteledi.
Duruşmanın ardından avukatlarla basın açıklaması yapan Ezgi Sevgi Can, mahkeme heyetinin sanıklar hakkında suç duyurusunda bulunulması talebini reddetmesine tepki gösterdi.
- Davanın geçmişi
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince 2010'da gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan bir süre sonra intihar eden Can'ın gözaltı evrakında sahtecilik yaptıkları iddiasıyla 2 polis memuru hakkında 8 yıla kadar hapis cezası istenmişti.
İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 2 polisin 2 yıl altışar ay hapisle cezalandırılmasına karar vermiş, Yargıtay 11. Ceza Dairesi de yerel mahkemenin kararını usulden bozarak dosyayı mahkemesine göndermişti.
Yeniden yargılamada mahkeme heyeti 25 Ekim 2019'da dosyayı karara bağlamış, sanıklar Salih Bahar ve Soner Gündoğdu'yu, "kamu görevlisi olarak sahte belge düzenleme" suçundan 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırmıştı.
Heyet, sanıkların "resmi belgeyi bozmak ve yok etmek" suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapislerine hükmetmiş, olay tarihinde İstanbul Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde görev yapan ve sahte resmi belge düzenlemesi ile resmi belgelerin yok edilmesinde kusur ve kasıtları bulunan kamu görevlilerinin tespitiyle yasal gereğinin yapılması ve dosyada bilirkişi olarak görev yapan Zafer Kökdemir hakkında "sahte resmi belge düzenlemek"ten işlem yapılması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar vermişti.
İstanbul Valiliğinin soruşturma izni vermemesi üzerine Ezgi Sevgi Can istinafa başvurmuş, karar kaldırılmıştı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, 4'ü polis 5 kişinin "resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme", "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" suçlarından 6 yıl 6'şar aydan 17'şer yıla kadar hapisleri istendi.
Can'ın annesi Hatice Can, oğlunun ölümünden 2 yıl sonra intihar etmiş, her duruşmayı takip eden baba Mevlüt Can ise 2019'da sağlık sorunları nedeniyle hayatını kaybetmişti.
FACEBOOK YORUMLAR