Milli Eğitim Bakanı Özer, OECD Mesleki Eğitim Zirvesi'nde konuştu
- "Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle Türkiye'de 55 AR-GE merkezi açtık. Milli Eğitim Bakanlığı temel eğitim ve ortaöğretimde yılda yaklaşık 3 fikri mülkiyet tescili alırken şu anda tescil sayısı 8 bin 300'lere ulaştı ve bunlar ticarileşmeye başladı" - "(Çırak-kalfa sayısı) 2022 yılındaki hedefimiz 1 milyondu, aralık ayına gelmeden 1 milyon 108 bine ulaşmış olduk. İnanıyorum ki 2022 yılını 1 milyon 200 binler bandında tamamlayacağız ve 2023 yılında da bu büyüme giderek artmaya devam edecek"
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ev sahipliğinde, OECD ve Avrupa Eğitim Vakfı (ETF) işbirliği ile Türkiye'nin mesleki eğitim alanında gerçekleştirdiği reformu ele almak üzere OECD İstanbul Merkezinde düzenlenen "Geleceğe Hazır Bir Mesleki Eğitim ve Öğretim Sistemi İnşa Etmek: Türkiye'de Mesleki Eğitim ve Öğretim Reformlarının Deneyimlerini Öğrenmek" konulu konferans başladı.
Konferansın açılışında konuşan Bakan Özer, her ülkenin en kalıcı sermayesinin beşeri sermaye, bunun niteliğini artırmada kullanılan en önemli enstrümanın da eğitim olduğunu, bu yüzden OECD ülkelerinin 1950'li yıllardan sonra eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranlarını yüzde 90'ların üzerine taşıdıklarını ve eğitimde kitleselleşme evresine ulaştıklarını söyledi.
Türkiye'nin 2000'li yıllara kadar bu süreci çok başarılı bir şekilde yönetemediğini, 2000'li yıllarda ilkokul hariç eğitimin tüm kademelerinde okullaşma alanlarının yüzde 50'nin altında olduğunu aktaran Özer, son 20 yılda eğitimin bu eksikliğini gidermede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde devasa bir atılım yapıldığını vurguladı.
Bakan Özer, 2000'li yıllarda yüzde 11 olan okul öncesindeki okullaşma oranının yüzde 98'e, ilkokulda okullaşma oranının yüzde 99,63'e, ortaokulda okullaşma oranının yüzde 99,44'e ulaştığını kaydetti.
Özellikle 4+4+4 reformundan sonra ortaöğretimdeki okullaşma oranlarında devasa bir artış olduğuna dikkati çeken Özer, 2000'li yıllarda liselerdeki okullaşma oranı yüzde 44 iken bugün oranının yüzde 95'e çıktığını bildirdi.
Son 20 yılın eğitimde kitleselleşme evresinin gerçekleştiği bir döneme tekabül ettiğini ve bunun iki kazananı olduğunu belirten Özer, şöyle konuştu:
"Birincisi, sosyoekonomik seviyesi görece dezavantaj olan kesimler. Yani eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmek için tarihi bir dönem yaşanmış oldu. Onların hepsi eğitime katılabildi. Okul öncesinden yükseköğretime kadar ücretsiz bir şekilde eğitimden yararlanabilme imkanına kavuştular. İkincisi ise kız çocuklarının okullaşma oranında kendisini gösterdi. Son 30-40 yılda bu ülkede kız çocuklarının okullaşmasıyla ilgili devasa seferberlikler yapılmasına rağmen istenilen sonuç elde edilememişti. İşte son 20 yıldaki bu dönüşüm, kız çocuklarının okullaşmasındaki tüm engelleri de ortadan kaldırdı. 2000'li yıllarda ortaöğretim seviyesindeki kız çocuklarının okullaşma oranları yüzde 39,2 iken bugün yüzde 95'e ulaştı. Yani Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez eğitimin tüm kademelerinde cinsiyet, bölge ayrımı yapmadan tüm çocuklarını eğitimle buluşturabilme başarısını gösterdi. Sayın Cumhurbaşkanımıza eğitime göstermiş bu pozitif ayrımcılıktan dolayı en içten şükranlarımızı bu vesileyle arz etmek isterim."
Eğitimin büyümesi sürecinde çok kritik bir yol izlendiğini, eğitimde kalite odaklı bir büyüme yaşandığını belirten Özer, Türkiye'nin son 20 yılda PISA ve TIMMS gibi uluslararası kuruluşların yaptığı araştırmalarda başarı grafiğini sürekli yükselttiğine işaret ederek, eğitimde bir taraftan kitleselleşme evresi devam ederken diğer taraftan da kalitenin sürekli iyileştirildiğini söyledi.
- "Tek bir şey istiyoruz, istihdamda öncelik"
Mesleki eğitim konusunda başarılı öğrencilerin uzak durması nedeniyle tüm dünyada ciddi bir sorun yaşandığını anlatan Özer, Türkiye'nin ise bu süreçte kendine özgü başka problemlerle karşılaştığını, özellikle 1999 yılında meslek lisesi mezunlarının yükseköğretime erişimini engellemeyle ilgili eğitim politikasının bu trendi çok daha travmatik hale getirdiğini ve akademik olarak başarılı öğrencileri meslek eğitiminden tamamen uzaklaştırdığını kaydetti.
Milli Eğitim Bakanı Özer, 2012'de katsayı uygulamasının kaldırılmasının ardından mesleki eğitimin güçlendirilmesi için çaba sarf edildiğini belirtti.
Türkiye'de meslek eğitimin mesleki teknik Anadolu liseleri ve mesleki eğitim merkezleri olmak üzere iki kanaldan yönetildiğini anlatan Özer, yaptıkları önemli değişikliklere işaret ederek, şunları söyledi:
"Meslek liselerinde özel sektörün payı dünya ortalamasına göre düşük olduğu için özel sektörün herhangi bir finansal katkısını almadan sadece deneyimlerini paylaşmak üzere birlikte bir yönetim modelini geliştirdik. Artık meslek liselerinde, mesleki eğitim verilen tüm alanlarda müfredatı birlikte güncelliyoruz. Öğrencilerimizin işletmedeki beceri eğitimlerini birlikte planlıyoruz. Mesleki eğitimin kalitesi için çok kritik olan öğretmenlerin işbaşı ve mesleki gelişim eğitimlerini birlikte düzenliyoruz. Tek bir şey istiyoruz, istihdamda öncelik."
Mesleki eğitimde başlattıkları bu dönüşümde bir yıl içerisinde akademik olarak başarılı öğrencilerin meslek liselerine gelmeye başladıklarını gördüklerini dile getiren Özer, LGS'de ilk kez yüzde 1'lik başarı diliminden öğrencilerin meslek lisesini tercih ettiklerini, başarılı öğrencilerin artık mesleki eğitimde gelecek gördüklerini ve kariyerlerine buna göre planladıklarını aktardı.
Bakan Özer, mesleki eğitimdeki üretim kapasitesini de artırmaya başladıklarını belirterek, "Bu kapasiteyi arttırdıktan sonra hemen bunu fikri mülkiyetle taçlandırmaya başladık. Baktık ki mesleki eğitimde gerçekten patent, faydalı model, marka tasarım kapasitesiyle ilgili çok önemli bir potansiyel var. Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle Türkiye'de 55 AR-GE merkezi açtık. Milli Eğitim Bakanlığı temel eğitim ve ortaöğretimde yılda yaklaşık 3 fikri mülkiyet tescili alırken, şu anda Milli Eğitim Bakanlığının tescil sayısı 8 bin 300'lere ulaştı ve bunlar ticarileşmeye başladı." diye konuştu.
- "Çırak kalfa sayısı 1 milyon 108 bine ulaştı"
Milli Eğitim Bakanı Özer, Türkiye'nin geçmişindeki bin yıllık ahilik kültüründe yer alan çıraklık, kalfalık ve ustalık eğitiminin örnek alınarak bir gün okulda dört gün işletmede beceri eğitiminin yapıldığı eğitim türüne el attıklarını, bunun amacının küçük ve orta ölçekli işletmelerin en fazla ihtiyaç duyduğu insan kaynağını yetiştirmek olduğunu söyledi.
25 Aralık 2021'de iki önemli kanun değişikliği yapıldığını anımsatan Özer, bu kanun değişikliğiyle daha öncesinde işveren üzerine yük olan asgari ücretin öğrencilere verilen payının tamamını devletin karşılamaya başladığını kaydetti.
Söz konusu tarihte mesleki eğitim merkezlerinde 159 bin olan çırak, kalfa sayısının bugün itibarıyla 1 milyon 108 bine yükseldiğini aktaran Özer, "2022 yılındaki hedefimiz 1 milyondu, aralık ayına gelmeden 1 milyon 108 bine ulaşmış olduk. İnanıyorum ki 2022 yılını 1 milyon 200 binler bandında tamamlayacağız ve 2023 yılında da bu büyüme giderek artmaya devam edecek." dedi.
Bu çırak kalfa sayısının yüzde 55'inin 18 yaş üzeri, 326 bininin de kadın olduğunu aktaran Özer, "Yani kadınlar da artık iş gücü piyasasına geçişlerinde mesleki eğitimle donatılarak çok daha dirençli, çok daha dayanıklı bir şekilde yaşamlarını devam ettirmekle ilgili çok önemli bir enstrüman kazanmış olacaklar." değerlendirmesini yaptı.
Milli Eğitim Bakanı Özer, mesleki eğitimde yaşanan dönüşümün sadece iş gücü piyasasının ihtiyaç duyduğu insan kaynağının yetişmesini değil aynı zamanda orta öğretim sisteminin de dengesini bulmasını sağladığını ifade etti.
Bu deneyimleri tüm dünyayla paylaşmak için 2022'de 7 uluslararası mesleki teknik Anadolu lisesi kurduklarını ve ilk kez mesleki eğitime uluslararası öğrenci almaya başladıklarını anlatan Özer, "Yani Türkiye, o tüm antidemokratik uygulamalarla, müdahalelerle travmatik hale gelen mesleki eğitimi ayağa kaldırdığı gibi artık sadece kendi sorunlarını çözen değil, bölgesine ilham veren, paylaşacak çok şeyi biriktirmiş olan bir ülke konumuna geldi." diye konuştu.
Avusturya, İsviçre, Arnavutluk, Azerbaycan, Mısır, Hırvatistan, Fas, Slovakya, Gürcistan gibi ülkelerin yanı sıra uluslararası birçok kuruluş ve Türkiye'deki iş dünyası, sektör ve STK temsilcilerinin katıldığı konferansta, açılış konuşmalarının ardından OECD Eğitim ve Beceriler Direktörü Andreas Schleicher ve ETF Xavier Mathru de Cortada birer sunum yaptı.
OECD ülkeleri ve diğer ülkelerden gelen politika yapıcılar ve sosyal ortaklar için mesleki eğitim sistemlerine duyarlı, esnek, yenilikçi ve öğrencilerin değişen iş dünyasına geçişini destekleyici politikalara ve uygulamalara ilişkin tecrübe paylaşımının yapıldığı konferans, oturumlarla devam ediyor.
FACEBOOK YORUMLAR