Memurlara uyarı: 'Bilgi ya da görsel paylaşmak suçtur'
Altun'dan kamu görevlilerine uyarı: "Bilgi ya da görsel paylaşmak suçtur."
Editör: adalet.tv
31 Ekim 2024 - 14:40 - Güncelleme: 31 Ekim 2024 - 14:47
DEVLET MEMURLARI - İletişim Başkanı Fahrettin Altun; "Kamu görevlilerimizin vazife esnasında kendilerine tevdi edilmiş yahut bir şekilde ulaşmış oldukları her bilgiyi, kendi namusları bilip, kendilerine kamu adına emanet edilmiş bilgiler olarak görmeleri gerekir. Her ne sebeple olursa olsun, bu bilgi ve görsellerin kontrolsüz paylaşımı, kamu çalışanlarımız eliyle yaygınlaştırılması hem etik dışıdır hem suçtur." ifadesini kullandı.
Altun'un konuşmasından öne çıkanlar: "Yargı sürecinde eksik ve yanlış bilgilerle taraflı haber yapma, önyargı oluşturma, kamuoyunda yargısız infaza sebep olabilmektedir. Sansasyon yaratma ve reyting kaygısıyla teyit edilmemiş, editoryal süreçten geçmemiş bilgilerin hızla, alelacele servis edilmesi, bunların da popülerlik kazanmış sosyal medya hesaplarından paylaşılması toplumda infial yaratabilmektedir. Bu süreçte ortaya çıkan bilgi kirliliği ve dezenformasyon ise adaleti tesis etmenin önünde büyük bir engele dönüşmektedir."
"Diğer yandan, medyanın etik kurallarına uymayıp, yargılama süreçlerinde, mağdur ve yakınlarının mahremiyetine saygı göstermediğine de zaman zaman şahitlik edebiliyoruz. Kimi medya mensupları ve sosyal medya kullanıcıları çeşitli saiklerle -bu siyasi ve ideolojik olabilir, fark etmez- fakat kendi menfaatleri adına mağdurların acılarını istismar edebilmektedirler. Yine adli süreçlere dair yanlış kavramlar kullanılması, işleyişin bilinmemesinden kaynaklanan hatalar kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesine, bilgi kirliliğine yol açabilmektedir. Şurası çok açık bir gerçek; hukuk son derece teknik ve mesleki bilgi gerektiren bir alandır. Alanla ilgili eğitim almamış, mesleki tecrübesi olmayan isimlerin yargı süreçleriyle ilgili içerik üretmesi, daha da fenası hüküm vermesi, maalesef çok sık karşılaştığımız bir sorun."
"Hukuki yönden teknik bilginin yetersizliğiyle malul, uzman görüşlerine başvurulmadan veya yargı haberciliğinde uzmanlaşmamış isimler tarafından üretilen içerikler kamuoyunda infiale, kafa karışıklığına sebebiyet verebilmekte, dahası hakikat ve adaletin tahrif edilmesine yol açabilmektedir. Bu tür içeriklerin yargı süreçlerine olumsuz etkileri hepimizin malumudur. Bütün bunlar toplumsal öfkeye, sisteme karşı güvensizliğe ve toplumsal kutuplaşmaya yol açtığı gibi, toplumdaki adalet duygusunun zayıflamasına, cezasızlık algısının yükselmesine sebebiyet vermektedir."
"Hak sahibinin hakkını alabilmesi, güçlünün değil haklının korunması, hak yiyenlerin, suçluların cezalandırılması toplumsal huzurun en önemli bileşenleridir. Günümüzde pek çok alanda olduğu gibi adalet arayışları, hak arama mücadeleleri de medya sayesinde gerçek zamanlı olarak kamuoyu gündemine taşınıyor. Ancak medya sadece bir aktarıcı olarak değil, çoğu zaman kendisi de bir özne olarak, kendisi de bir aktör olarak bu süreçlerin bazen pozitif, bazen negatif bir unsuru olarak rol oynuyor."
"Medya, modern dönemde toplumsal adalet ve bireylerin hak arayışları açısından merkezi önemi haiz bir kurumdur. Medya, adaleti tehdit eden ve toplumsal vicdanı zedeleyen olaylara karşı toplumun sesi ve adaletin savunucusu olmak durumundadır. Fakat önümüzdeki soru şudur; nasıl bir medya? Hakikat zemininden ayrılmayan bir medya. Hakikati merkeze alarak toplumsal adalet için mücadele eden bir medya. Medya bunu yaptığı takdirde hem toplumsal adalet arayışları için hem de bireysel hak ve adalet arayışları için merkezi önemdedir. Her şeyden önce medya, demokratik toplumlarda hesap verilebilirliği temin eden en önemli vasıtalardan biridir. Medya, toplumsal talepleri öne çıkararak kamu adına denetleyici bir fonksiyon icra eder."
"Medya bu denetleyici fonksiyonunu yerine getirirken aynı zamanda bir bilinçlenme ve farkındalık sağlar, kamuoyu oluşmasına aracılık eder. Diğer yandan, medya, toplumdaki müşterekleri, ortak duygu ve düşünceleri görünür kılar, bu anlamda toplumsal dayanışma duygusunu pekiştirir. Adalet hizmetleri açısından meseleye bakacak olursak, medyanın en önemli fonksiyonu hak ihlallerini sağlıklı bir şekilde duyurabilmesi ve bu sayede yargılama süreçlerinin şeffaf bir şekilde ilerlemesine olumlu yönde katkı sağlayabilmesidir."
Altun'un konuşmasından öne çıkanlar: "Yargı sürecinde eksik ve yanlış bilgilerle taraflı haber yapma, önyargı oluşturma, kamuoyunda yargısız infaza sebep olabilmektedir. Sansasyon yaratma ve reyting kaygısıyla teyit edilmemiş, editoryal süreçten geçmemiş bilgilerin hızla, alelacele servis edilmesi, bunların da popülerlik kazanmış sosyal medya hesaplarından paylaşılması toplumda infial yaratabilmektedir. Bu süreçte ortaya çıkan bilgi kirliliği ve dezenformasyon ise adaleti tesis etmenin önünde büyük bir engele dönüşmektedir."
"Diğer yandan, medyanın etik kurallarına uymayıp, yargılama süreçlerinde, mağdur ve yakınlarının mahremiyetine saygı göstermediğine de zaman zaman şahitlik edebiliyoruz. Kimi medya mensupları ve sosyal medya kullanıcıları çeşitli saiklerle -bu siyasi ve ideolojik olabilir, fark etmez- fakat kendi menfaatleri adına mağdurların acılarını istismar edebilmektedirler. Yine adli süreçlere dair yanlış kavramlar kullanılması, işleyişin bilinmemesinden kaynaklanan hatalar kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesine, bilgi kirliliğine yol açabilmektedir. Şurası çok açık bir gerçek; hukuk son derece teknik ve mesleki bilgi gerektiren bir alandır. Alanla ilgili eğitim almamış, mesleki tecrübesi olmayan isimlerin yargı süreçleriyle ilgili içerik üretmesi, daha da fenası hüküm vermesi, maalesef çok sık karşılaştığımız bir sorun."
"Hukuki yönden teknik bilginin yetersizliğiyle malul, uzman görüşlerine başvurulmadan veya yargı haberciliğinde uzmanlaşmamış isimler tarafından üretilen içerikler kamuoyunda infiale, kafa karışıklığına sebebiyet verebilmekte, dahası hakikat ve adaletin tahrif edilmesine yol açabilmektedir. Bu tür içeriklerin yargı süreçlerine olumsuz etkileri hepimizin malumudur. Bütün bunlar toplumsal öfkeye, sisteme karşı güvensizliğe ve toplumsal kutuplaşmaya yol açtığı gibi, toplumdaki adalet duygusunun zayıflamasına, cezasızlık algısının yükselmesine sebebiyet vermektedir."
"Hak sahibinin hakkını alabilmesi, güçlünün değil haklının korunması, hak yiyenlerin, suçluların cezalandırılması toplumsal huzurun en önemli bileşenleridir. Günümüzde pek çok alanda olduğu gibi adalet arayışları, hak arama mücadeleleri de medya sayesinde gerçek zamanlı olarak kamuoyu gündemine taşınıyor. Ancak medya sadece bir aktarıcı olarak değil, çoğu zaman kendisi de bir özne olarak, kendisi de bir aktör olarak bu süreçlerin bazen pozitif, bazen negatif bir unsuru olarak rol oynuyor."
"Medya, modern dönemde toplumsal adalet ve bireylerin hak arayışları açısından merkezi önemi haiz bir kurumdur. Medya, adaleti tehdit eden ve toplumsal vicdanı zedeleyen olaylara karşı toplumun sesi ve adaletin savunucusu olmak durumundadır. Fakat önümüzdeki soru şudur; nasıl bir medya? Hakikat zemininden ayrılmayan bir medya. Hakikati merkeze alarak toplumsal adalet için mücadele eden bir medya. Medya bunu yaptığı takdirde hem toplumsal adalet arayışları için hem de bireysel hak ve adalet arayışları için merkezi önemdedir. Her şeyden önce medya, demokratik toplumlarda hesap verilebilirliği temin eden en önemli vasıtalardan biridir. Medya, toplumsal talepleri öne çıkararak kamu adına denetleyici bir fonksiyon icra eder."
"Medya bu denetleyici fonksiyonunu yerine getirirken aynı zamanda bir bilinçlenme ve farkındalık sağlar, kamuoyu oluşmasına aracılık eder. Diğer yandan, medya, toplumdaki müşterekleri, ortak duygu ve düşünceleri görünür kılar, bu anlamda toplumsal dayanışma duygusunu pekiştirir. Adalet hizmetleri açısından meseleye bakacak olursak, medyanın en önemli fonksiyonu hak ihlallerini sağlıklı bir şekilde duyurabilmesi ve bu sayede yargılama süreçlerinin şeffaf bir şekilde ilerlemesine olumlu yönde katkı sağlayabilmesidir."
FACEBOOK YORUMLAR