Mehmet Akif'in torunu "Safahat ders olarak okutulsun" istiyor
- Selma Argon Ersoy: - "Safahat' yaşanmışlıkların hikayesidir. Onun için bunu çok iyi anlamamız gerekiyor" - "Ders kitabı olsun ki onun hayatını öğrensinler, o günkü olayları yaşıyormuşçasına anlasınlar"
Araştırmacı ve yazar Ersoy, Türkiye'nin birçok şehrinde dedesinin hayatını, mücadelesini ve tecrübelerini çeşitli seminer ve konferanslarda anlatmaya gayret ediyor.
"Dedem Mehmet Akif: Zorluklarla Geçen Bir Ömrün Saklı Kalmış Hikayesi" isimli kitabı 2015 yılında yayınlanan Ersoy, dedesinin "Safahat" adlı eserinin tarihin daha iyi öğretilmesi amacıyla öğrencilere ders kitabı olarak okutulmasını istiyor.
Selma Argon Ersoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kendisinin dedesinden çok sonra dünyaya geldiğini söyledi.
Dedesini küçük yaşlardan beri anlamaya çalıştığını belirten Ersoy, "Mehmet Akif Ersoy'a dedem olarak sarılmayı ve onu kutlamayı çok isterdim." dedi.
Ersoy, dedesinin 4 yaşında Kur'an-ı Kerim öğrenmeye başladığını, aynı zamanda Farsça, Fransızca, Arapça ve Türkçeyi en güzel şekliyle öğrendiğini anlattı.
Dedesinin kendisini etkileyen en güzel yönünün samimiyeti olduğuna dikkati çeken Selma Argon Ersoy, onun hayatının mücadeleyle geçtiğini söyledi.
Mehmet Akif'in "Çanakkale Şehitlerine" isimli şiirinde Türk halkının hislerini ve aklından geçenleri bir araya topladığını, kalemiyle Türk halkının ruhunu yansıttığını vurgulayan Ersoy, dedesinin 1915'in ekim ayında görevden dönüşü sırasında Hicaz'daki El Muazzam istasyonunda Çanakkale cephesindeki kara muharebelerinde başarı haberini aldığını aktardı.
Ersoy, "Beklenen haber o istasyondayken geliyor. Kuşçubaşı (Eşref), 'Müjde üstat, haber geldi, Çanakkale geçilmedi, geçilemedi.' diyor. Çanakkale şiiri, Çanakkale'de yazılmamıştır. Dedem Çanakkale'de değildir ama ruhu bütün varlığınla oradaydı. Allah'ına o kadar yalvarmış ki gönül gözü orada açıldı. Allah ona orayı gösterdi." diye konuştu.
- "Dünyada hiçbir şey değişmedi"
Dedesinin bir heyetle gittiği Berlin'deki esir kampında Hintli Müslümanlara vaaz verdiğini anlatan Ersoy, şöyle devam etti:
"Dedemin o yıllarda kaldığı otel küçük bir yerdi. Büyük bir yer ayırmışlar ama 'Ben burada kalmam. Sizin ödediğiniz her para benim devletimin de cebinden çıkıyor.' demiş. Çünkü Almanlar müttefikimiz. 'Daha mütevazı bir yer istiyorum' istediğini kabul ediyorlar. Dedem orada kaldı. Dışarıda ise dönmeye yakın kıyamet kopuyor. Çanlar çalınıyor, sokaklarda herkes haykırıyor. 'Ne oldu?' diyor, merak ediyorlar. Meğerse İngilizler Kudüs'ü almış. Onun için müttefiklerimiz seviniyor, düşünün. Bir şey değişti mi? Hiçbir şey değişmedi. Dedem çok üzülmüş."
Ersoy, dedesinin vaazlarında "Düşmanlar 10-20 sene sonrasını değil, binlerce sene sonrasını düşünerek planlar yapar. Onun için birlik ve beraberliğimizi bozmamalıyız. Birlik ve beraberliğimizi bozarsak, bize öyle bir fesat gönderir. Öyle orduyla falan değil, öyle bir fitneyle birbirimize düşürürler ki biz birbirimizle uğraşırken vatan elden gider." dediğini belirtti.
- İstiklal Marşı'nın yazılış hikayesi
İstiklal Marşı'nın okunduğunda tüyleri diken diken ettiğine dikkati çeken Ersoy, dedesinin para ödülünden dolayı düzenlenen yarışmaya başlangıçta katılmak istemediğini ifade etti.
Torun Ersoy, dedesinin Hamdullah Suphi Tanrıöver ile arkadaşı Hasan Basri Çantay'ın ricasıyla yarışmaya katılıp İstiklal Marşı'nı yazdığını aktararak, şöyle devam etti:
"Dedem, iki gün zarfında kah Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kah Tacettin Dergahı'nda İstiklal Marşı'nı yazıyor. İmzasız olarak Meclis'e teslim ediyor. 12 Mart'ta okunduğu zaman Paşamız Mustafa Kemal Atatürk de o gün Meclis'teydi. Hamdullah Suphi Bey de gür sesiyle marşı çok güzel okumuş. Üçüncü okuyuşunda Mustafa Kemal Paşamız Hamdullah Suphi'yi yanına, kendi kürsüsüne, yukarı davet ediyor. 'Gel, bir de buradan oku.' diyor. Herkes ayakta dinlemeye başlamış."
İstiklal Marşı'nın 12 Mart 1921'de kabul edildiğini aktaran Ersoy, dedesinin verilen 500 liralık ödülü kadın ile çocuklara iş öğreten, cepheye elbise diken Darül Mesai Vakfına bağışladığını anlattı.
Ersoy, "İstiklal Marşı alkışlarla ve gözyaşlarıyla dinlenirken dedem bu tezahürattan utanıp Meclis'in dışına çıkmış, orada beklemiş. Tebrik etmeye gelen sevgili dostlarından Hamdullah Suphi, 'Senin şiirin kazandı Üstat.' dediğinde, 'Ben iyi yazdım mı bilmiyorum ama sen çok güzel okudun' diyerek arkadaşını tebrik ediyor." ifadelerini kullandı.
Dedesinin davasının vatanın kurtuluşu ve özgürlüğü, İslam birliği ve kendi toprağında özgürce yaşamak, okumak ve çalışmak olarak özetleyen Ersoy, her 20-27 Aralık'ta düzenlenen Mehmet Akif Ersoy Anma Haftası etkinlikleri kapsamında hayırla yad edildiğini dile getirdi.
Dedesini iyi tanımak için "Safahat" adlı eserinin okunmasını gerektiğinin altını çizen Ersoy, "Safahat' yaşanmışlıkların hikayesidir. Onun için bunu çok iyi anlamamız gerekiyor. Bu eserin okullarda ders kitabı olarak okutulmasını isterim. Ders kitabı olsun ki onun hayatını öğrensinler, o günkü olayları yaşıyormuşçasına anlasınlar." şeklinde konuştu.
FACEBOOK YORUMLAR