İzmir'de kuraklığa karşı "baklava" ve "hilal" set yöntemleri deneniyor
- İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Derya Eşen: - "Sel ve su baskınlarını azaltmak mümkün. Bu tür sistemleri uygulayan şehirlere sünger şehirler diyorlar"
İzmir Katip Çelebi Üniversitesinden yapılan açıklamaya göre, Orman Fakültesi ile İzmir Orman Bölge Müdürlüğü iş birliğiyle su hasadı yöntemlerini kullanarak iklim değişikliği etkilerini azaltmak ve bozulan ekosistemlerin restorasyonuna katkı sağlamak için AR-GE projesi hazırlandı.
Bu kapsamda pilot bölge olarak seçilen Aliağa'da 5 farklı arazide saha çalışması başlatıldı. İzmir Orman Bölge Müdürlüğüne ait Güzelhisar mevkisindeki 16 dönümlük arazide baklava ve hilal setler açıldı, saçlı meşe, fıstık çamı fidanlarının dikimleri yapıldı.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Derya Eşen, su hasadı yöntemlerinin öneminin özellikle ormancılık ve tarımda arttığını belirtti.
Farklı su hasadı yöntemlerinin Türkiye coğrafyasına uygunluğu üzerinde yürüttükleri çalışmada iki su hasadı sistemini ele aldıklarını bildiren Eşen, şunları kaydetti:
"Biri 'negrin' dediğimiz baklava sistemi, bunu biz uyarladık. Aslında negarim, İsrail'in Negev Çölü'nde kullanılmaya başlanan ve Fas, Tunus gibi yerlerde de görünen bir sistem. Şekli baklavaya benzediği için 'baklava' sistemi olarak adlandırarak sahada uyguladık. Bunun yanında 'hilal set' sistemleri var. Bu iki sistemi bizim geleneksel olarak kullandığımız ormancılık saha çalışmalarıyla karşılaştıracağız. Kuraklığa dayanıklı saçlı meşe, fıstık çamı dikimlerimizi yaptık ve bundan sonra izleyeceğiz. Baklava, hilal set ve normalde kullandığımız geleneksel dikim yöntemleri ile hangisinde daha fazla su tutuluyor, daha fazla ağaç ve bitki büyümesi meydana geliyor, inceleyeceğiz."
- "Kentlerde de kullanılabilir"
Projeyle Orman Genel Müdürlüğüne bir kılavuz hazırlamayı amaçladıklarını aktaran Eşen, baklava ve hilal set su hasadı sistemlerinin kentlerde de uygulanabildiğini kaydetti.
Bu yöntemle sel ve su baskınlarının önüne geçilebileceğini vurgulayan Eşen, şöyle devam etti:
"Bir yılda yağan yağmurun 4-5 saat içinde belirli bölgeye düştüğünü görüyoruz. Bu ister istemez sel ve su baskını gibi problemlerin oluşmasına, erozyona sebep oluyor. Kentlerde bu problemler daha ağır şekilde hissediliyor. Çünkü, toprak yüzeyi asfalt ve betonlarla kaplı olduğu için yağan yağmur direkt olarak yüzeysel akışa geçiyor ve kısa zamanda sele ve su taşkınlarına dönüşüyor. Bu sistemleri kentlerde de kullanmak mümkün. Yurt dışında kullanan şehirler var. Hilal seti, mini cepler, cep park gibi ya da sünger gibi düşünebiliriz. Kentlere düşen yağışları bu gibi cep parklar içinde tutarak ve buraya da kuraklığa uygun bitki türleri ile bitkilendirerek hem kentin peyzajını ve görünümünü güzelleştirmek hem de sel ve su baskınlarını azaltmak mümkün. Bu tür sistemleri uygulayan şehirlere sünger şehirler diyorlar. Ülkemizde de bunun uygulaması açısından özellikle İzmir için büyük bir potansiyeli var."
FACEBOOK YORUMLAR