"İsrail Sorunu ve Gazze" Sakarya'da sempozyumda ele alındı

- Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Davut Dursun: - "Filistin sorunu, asırlardır üzerinde yaşadıkları topraklardan dışarıdan gelmiş güçler tarafından kovulmuş, topraklarına el konulmuş, milyonlarca Filistinlinin kendi topraklarına, yaşadıkları mülkiyetlerine dönme ve burada kendi kaderlerini belirleme sorunudur" - Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yücel Acer: - "Sahada ne oluyorsa delillerini mahkeme (Uluslararası Ceza Mahkemesi) topluyor şimdi. Bunların sonucunda yakın gelecekte başta Netanyahu olmak üzere bazı karar verici İsrail yöneticilerinin, mahkeme tarafından hakkında dava açılıp yakalama kararı çıkarılması gereken süreçten bahsediyoruz"

"İsrail Sorunu ve Gazze" Sakarya'da sempozyumda ele alındı
Editör: AA
07 Kasım 2023 - 18:35
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Davut Dursun, "Filistin sorunu, asırlardır üzerinde yaşadıkları topraklardan dışarıdan gelmiş güçler tarafından kovulmuş, topraklarına el konulmuş, milyonlarca Filistinlinin kendi topraklarına, yaşadıkları mülkiyetlerine dönme ve burada kendi kaderlerini belirleme sorunudur." dedi.

SAÜ Ortadoğu Enstitüsü (ORMER) ile Uluslararası İlişkiler Bölümü tarafından Turgut Özal Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen "İsrail Sorunu ve Gazze Sempozyumu" ikinci oturumla devam etti.

Prof. Dr. Dursun, oturumda yaptığı konuşmada, Filistin sorununu "birbirini etkileyen sorunlar yumağı" olarak tanımladı.

Filistin sorununun sanıldığı kadar basit, bölgesel, ulusal bir sorun olmadığının altını çizen Dursun, "Filistin sorunu, asırlardır üzerinde yaşadıkları topraklardan dışarıdan gelmiş güçler tarafından kovulmuş, topraklarına el konulmuş, milyonlarca Filistinlinin kendi topraklarına, yaşadıkları mülkiyetlerine dönme ve burada kendi kaderlerini belirleme sorunudur." ifadesini kullandı.

Dursun, bu sorunun uluslararası alanda ciddi sorun olarak ortaya çıkmasının arka planında yatan faktörlere de değinerek, şunları kaydetti:

"En önemli sorun, siyonizm ideolojisidir. İkinci temel faktör, büyük devletlerin siyonizme yaptıkları destek olmasaydı, yine Filistin sorunu olmazdı, İsrail de olmazdı. Üçüncü önemli faktör, İngiliz manda yönetiminin Yahudiler lehine takip ettiği politikalar. Dördüncü faktör, bildiğiniz gibi dünyada barış ve güvenliği sağlamak amacıyla 2. Dünya Savaşı sonunda Cemiyet-i Akvam'ın yerine oluşturulmuş olan Birleşmiş Milletlerin (BM), 1947'de Filistin'e ilişkin olarak Taksim Kararını oylaması ve bunun sonunda Filistin topraklarının bir kısmını Yahudilere, bir kısmını Araplara bırakması, Kudüs için de uluslararası bir enternasyonal yönetim öngörmesi. Dolayısıyla bu 4 faktör, Filistin sorununun ortaya çıkmasına ve boyutlanmasına ciddi katkı sağladı."

- "Çatışmalar durdurulup masum insanların kurtarılması gerekiyor"

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yücel Acer de ortada aslında nerde durması gerektiğini bilmeyen, kendisine öngörülen sınırların ötesini aşmış, hala aşmak isteyen bir İsrail sorununun var olduğuna işaret etti.

Oysa bunun tam tersi olması gerektiğini belirten Acer, "Orada bir nevi sonradan gelmiş, büyük devletlerin inisiyatifiyle devlet kurmayı başarmış bir toplumun kendini kabullendirmek gibi bir amacı olması gerekirken, tam tersine daha da genişlemeye çalışan, öbürlerinin haklarını daha da daraltmaya çalışan bir İsrail gördük." dedi.

Acer, sadece büyük devletlerin çıkarı örtüştüğü zaman işleyen sistemin aslında yok hükmünde olduğunu vurgulayarak, "Dünya 5'ten büyüktür." diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın burada üstlendiği rolün çok önemli olduğunu dile getirdi.

Sivillerin kasten öldürülmesi, sivil yerleşim yerlerine saldırı, gereksiz acı ve yıkıma yol açan türden güç kullanma, halkın topluca zorla yerinden edilmesi, sistematik şekilde belli bir halk topluluğunun kıyıma uğratılmasının yasaklanmış eylemler olduğunun altını çizen Acer, şöyle devam etti:

"Mesela sağlık kuruluşları, sağlık personeline saldırılmaması, basına veya belirli işaretleri taşıyan kişilere saldırılmaması gibi kurallar var. Bu kuralların ihlali, hukuki ihlal değil, cezai sorumluluk getiren suçlardır. Bu eylemleri gerçekleştiren kişiler, şahsen cezai olarak sorumludur. Kendi devletleri tarafından hatta bu soykırım veya insanlığa karşı suçsa bu herhangi bir devlet tarafından yargılanabilirler. Ama yargılanmamaları çok yaygın bir durum olduğu için 1998'de Uluslararası Ceza Mahkemesi kuruldu. Sahada ne oluyorsa delillerini mahkeme topluyor şimdi. Bunların sonucunda yakın gelecekte başta Netanyahu olmak üzere bazı karar verici İsrail yöneticilerinin mahkeme tarafından hakkında dava açılıp yakalama kararı çıkarılması gereken süreçten bahsediyoruz."

Acer, çatışmaların durdurulup masum insanların kurtarılması gerektiğini vurgulayarak, "Bunu gerçekleştirenlerin şahsen cezalandırılmasını sağlamak gibi bir amacımızın olduğunu da özellikle vurgulamak istiyorum." dedi.

Panelde, SAÜ Ortadoğu Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Balcı ve SAÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Ediz de konuşma yaptı.


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum