10642,6%-0,43
40,55% -0,48
47,64% -0,54
4352,32% -1,38
6999,67% -0,32
Birgün Gazetesi köşe yazası Timur Soykan imzalı hakim ve savcıların yer aldığı haber serisi devam ediyor. Bugün son olarak ses kayıtları yayınlandı. Daha önce Adalet TV olarak yayınladığımız bir haberi de Timur Soykan köşesine taşıyarak bazı iddialarda bulunmuş.
Adalet TV ailesi olarak Timur Soykan’ın köşe yazısını analiz ettik, yazıda eksik ve yanlış gördüğümüz hususları şöyle belirtmek isteriz. Öncelikle rüşvet pazarlığı belirtilip pazarlığı yapanların parayı yargı mensuplarına dağıtacağı ve kendilerine çok düşük bir miktar kalacağını açıklamış.
Dünyanın her yerinde rüşvet alanlar parayı başkalarına vereceklerini, kendilerinin iyilik yaptıklarını belirtirler. Bu yönüyle beyanlar somut delil elde edilmediği sürece bir anlam taşımaz. Sadece kişileri zan altında bırakır.
Timur Soykan bugünkü yazısında mütalaa savcısını ve farklı bir Başsavcıvekilini de haberine katarak haberin kapsamını genişletmiş. Böyle bir olayda bu kadar yargı mensubunun rüşvet çarkında olması akla mantığa aykırı. Rüşvet pazarlığı yapan kişi kendi halini ikna etmek için verdiği beyanlar ciddiye alınmış haberde. Belli ki şahıs inandırıcı olmak için farklı kişileri de işin içine katmaya çalışmış.
Suç işleyen elbette yargı önüne çıksın, elbette hiçbir suç cezasız kalmasın.
Timur Soykan yazısının şu kısmında Adalet TV’nin haberine değinerek yeni soru işaretleri olduğunu belirtiyor. İşte o kısım “…7 Mayıs’ta tutanak düzenlediğini ifade eden Başsavcı Vekili M.A.S., Gebze Başsavcısı’nı bilgilendirdiğini söylüyor. Ancak soruşturma, Gebze Başsavcılığı tarafından değil Kocaeli Başsavcılığı tarafından başlatıldı. Bu büyük bir soru işareti doğuruyor.”
07 Mayıs’ta tutanak tutulduğu tutanağın UYAP üzerinden HSK ve Adalet Bakanlığına gönderildiği belgeli kayıtlı olduğu için zaten tartışmaya kapalı bir konu. Gebze Başsavcıvekilinin Gebze Başsavcısına bilgi vermesi zaten silsile takibinde olması gereken hukuka uygun bir durum.
Soruşturmayı Gebze Başsavcılığının değil de Kocaeli Başsavcılığının yapmasını ise soru işareti olarak tanımlaması ise tam bir facia. Hakimler ve Savcılar Kanunu (2802 sayılı kanun) İhbar ve Şikayet konulu 76. Maddesinde “…kovuşturma, şikayet olunan hakim ve savcının mensup olduğu mahkemeye en yakın ağır ceza mahkemesi merkezindeki Cumhuriyet savcısına ve yargılaması o yer ağır ceza mahkemesine aittir.” İbaresi yer almaktadır.
Bu ibare aslında bir adliyenin kendi şikayetini kendisinin soruşturmasının tarafsızlık ilkesi ile çeliştiğini bu nedenle soruşturmanın farklı bir Başsavcılık tarafından yapılması gerektiğini belirtiyor. Yani Gebze Başsavcılığı konuyu Adalet Bakanlığı ve HSK’ya bildirmesi, onlarında soruşturmayı Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığına yaptırması olması gereken rutin bir durum. Zaten aksi olsaydı yanlış yapılmıştır diye buradan haber olarak yayınlardık. Anlaşılacağı üzere soru işareti olarak belirtilen durum hukukun ta kendisi.
Bugünkü yazıda “Avukat E.A: M.A. savcı (Başsavcı Vekili M.A.S.’yi kastediyor) beni başsavcı var ya kazığa oturtur beni.” ifadesi yer alıyor. Bu ifadeyi yayınlayan bir gazeteci, o Başsavcıvekilinden özür dilemesi gerekir. Yazıdan bu konuşmayı yapan kişilerin yargı mensubunun iddialarla alakası olmadığını itiraf ettikleri ortaya çıkıyor.
Köşe yazısında olaylarda yüzeysel olarak adı geçen diğer yargı mensuplarına neden soruşturma açılmadığı serzenişi de mevcut. Sosyal medya üzerinde yer alan veya bu tarz olaylarda bir şekilde adı geçen hakim ve savcıların hepsine soruşturma açılsa bu kişiler işlerini güçlerini bırakıp 7 gün 24 saat bu soruşturmalara cevap vermek için çaba harcarlar, kendi işlerini yapamazlar psikolojileri ve aile düzenleri bozulur. HSK'nın gerekli değerlendirmeyi yapıp kime soruşturma açıp, kime soruşturma açmayacağını magazin malzemesi haline getirmek ne kadar doğru olur?
Ayrıca haber içerisinde o hakim şu partili, bu hakim diğer partili gibi ifadelerin yer alması etik değildir. Hakim ve savcıların hangi siyasi partiye gönül verdikleri, hangi futbol takımını tuttukları, hangi yemeği sevdikleri kendi bilecekleri iştir. Haber metninde şu benim amcamın oğlu, o benim dayımın kızı benzeri cümleler ise komedidir. Böyle adli bir olayın siyasallaştırılmaya çalışılması tuhaf. Haber okunsun diye magazinleştirmeyi doğru bulmuyoruz.