14146,33%-0,26
42,81% 0,19
50,19% 0,00
5957,27% 0,04
9607,99% -0,01
Türkiye genelinde yaklaşık 5 milyon kamu görevlisini yakından ilgilendiren maaş ve özlük hakları düzenlemeleri, 2025 yılına yaklaşılırken yeniden ülke gündeminin merkezine yerleşti. Enflasyon farkı, seyyanen zam ve refah payı ekseninde yürütülen tartışmalar, yalnızca dönemsel artışları değil, kamu personel rejiminde köklü bir dönüşüm beklentisini de beraberinde getirdi.
Kulislerde konuşulan bilgilere göre hükümet, memur maaşları ile özlük haklarını parça parça ele almak yerine, tüm sistemi kapsayacak bütüncül bir reform paketi üzerinde çalışmalarını sürdürüyor.
Son yıllarda yükselen enflasyon oranları, kamu çalışanlarının maaşlarında ciddi bir reel gelir kaybına yol açtı. TÜİK tarafından açıklanan veriler doğrultusunda oluşan enflasyon farkının, toplu sözleşmelerle verilen altı aylık zam oranlarını aşması, mevcut maaş artışlarının yetersiz kaldığını açık biçimde ortaya koydu.
Bu tablo, uzun süredir dile getirilen “ücret dengesi ve adalet” tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı. Özellikle aynı unvana sahip personelin farklı kurumlarda ciddi maaş farklarıyla çalışması, kamuoyunda sıkça eleştirilen başlıklardan biri haline geldi.
Avukat Bülent Cansu, konuya ilişkin değerlendirmesinde kamuda görev yapan personelin özlük haklarının artık kapsamlı biçimde ele alınması gerektiğini vurguladı. Cansu, Adalet Bakanlığı bünyesinde görev yapan hâkimler, savcılar, yazı işleri personeli, icra çalışanları, cezaevi ve denetimli serbestlik personelinin ağır iş yükü altında, çoğu zaman mesai kavramı olmaksızın çalıştığını belirtti.
Özellikle Adalet Hizmetleri Sınıfı için özel düzenlemelere ihtiyaç olduğunu ifade eden Cansu, bu alandaki yapısal adımların 2026 yılı içerisinde tamamlanması yönünde güçlü bir beklenti bulunduğunu dile getirdi.
Son dönemde gündeme gelen ve üst düzey devlet yöneticilerine yaklaşık 30 bin TL seyyanen zam öngören düzenleme, kamuoyundan gelen yoğun tepkiler sonrası geri çekildi. Ancak bu karar, yalnızca bir zam iptali olarak değerlendirilmedi.
Siyasi kulislerde, bu geri adımın dar kapsamlı ve unvan bazlı artışlar yerine, tüm kamu personelini kapsayan daha adil bir maaş sisteminin önünü açtığı yorumları yapıldı. Edinilen bilgilere göre Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla, yaklaşık 5 milyon memuru içine alan yeni bir maaş ve personel modeli üzerinde çalışmalara başlandı.
Hazırlıkları süren yeni modelin; öğretmenlerden sağlık çalışanlarına, teknik personelden idari kadrolara kadar tüm kamu görevlilerini kapsaması planlanıyor. Amaç, belirli dönemlerde yapılan geçici artışlar yerine, uzun vadeli ve sürdürülebilir bir ücret dengesi oluşturmak.
Memurların beklentisi yalnızca maaş artışıyla sınırlı değil. Özellikle yıl içinde üst vergi dilimine girilmesi nedeniyle net maaşların düşmesi, en fazla şikâyet edilen konular arasında yer alıyor. Vergi düzenlemelerinin de reform paketinin önemli başlıklarından biri olması bekleniyor.
Gazeteci Şamil Tayyar da yaptığı değerlendirmede, Cumhurbaşkanı’nın konuyu yalnızca üst düzey yöneticilere yönelik artışlar çerçevesinde ele almadığını, aksine tüm kamu personel sistemini kapsayan köklü bir dönüşüm hedeflediğini ifade etti.
Tayyar’a göre bütçe dengeleri ve tasarruf politikaları nedeniyle sürecin kısa vadede yavaş ilerlemesi mümkün olsa da, 2026 yılı boyunca çalışmaların hız kazanarak TBMM gündemine taşınması bekleniyor.
Kapsamlı reform çalışmaları sürerken, kısa vadede memurların alım gücünü korumaya yönelik ek adımlar da masada bulunuyor. Bu çerçevede, 2026 Ocak ayında toplu sözleşme zammına ilave bir refah payı verilmesi ihtimali güç kazanmış durumda.
Hedef, yüksek enflasyonun kamu çalışanlarının reel gelirlerinde yarattığı kaybı kısmen de olsa telafi etmek.
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmede yalnızca belirli unvanlara yönelik zamların yeni adaletsizlikler doğurabileceğine dikkat çektiği öğrenildi. Sendikalar; seyyanen zam, vergi düzenlemesi ve memurlar ile emeklileri kapsayan bütüncül bir reform talebini sürdürüyor.
Önümüzdeki süreçte Memur-Sen, Türkiye Kamu-Sen, KESK ve diğer sendikalarla yapılacak görüşmelerin, reformun nihai çerçevesini belirlemesi bekleniyor. Müzakereler sonucunda hazırlanacak taslağın 2026 yılı içinde TBMM’ye sunulması, yasalaşması halinde ise 1 Ocak 2027 itibarıyla yürürlüğe girmesi öngörülüyor.
Yaklaşık 5 milyon kamu çalışanını doğrudan etkileyecek bu süreç, kamu yönetiminde ücret adaleti ve çalışma barışı açısından kritik bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Memurların gözü ise şimdiden iki başlığa çevrilmiş durumda: 2026 Ocak’ta verilebilecek refah payı ve kapsamlı kamu personeli reformunun detayları.