10619%1,26
40,59% 0,01
46,63% 0,67
4308,40% 0,82
6924,72% 0,00
2026-2027 dönemini kapsayacak olan 8. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın koordinasyonunda start aldı. Ancak, bu dönemde masaya oturacak sendikaların kamu çalışanlarının gerçek beklentilerini ne derece karşılayabileceği tartışma konusu. Memurların beklentisi; yetkili sendikaların masada daha etkili olması
Hazırlık toplantısında konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, AK Parti hükümetlerinin bugüne kadar kamu çalışanları için birçok reform gerçekleştirdiğini ifade etti. Işıkhan, “Vatandaş odaklı anlayışımızla yine kazanımlara şahit olacağız” dedi. Ancak memur camiasında bu açıklamalar yeterince karşılık bulmadı. Çünkü son yıllarda yapılan birçok toplu sözleşme sonrası, memur maaşları enflasyon karşısında büyük ölçüde eridi.
Memurlar ve memur emeklileri, bu sözleşmeden daha net ve gerçekçi maaş artışları bekliyor. Özellikle 2024 ve 2025 yıllarında yaşanan ekonomik dalgalanmalar, kamu çalışanlarının alım gücünü ciddi şekilde düşürdü. Bu nedenle 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri, maaş iyileştirmeleri ve sosyal haklar açısından hayati önem taşıyor.
Kamu çalışanlarının büyük bir bölümü, bu süreçte somut adımlar ve kalıcı iyileştirmeler bekliyor. Sendikalara güven azalmış durumda. Memurlar, sendikaların masada yeterince etkin olamamasından ve hükümet karşısında zayıf kalmalarından şikayetçi.
Her ne kadar sendikalaşma oranı 2002’deki yüzde 47,95 seviyesinden 2025 itibarıyla yüzde 76,88'e ulaşmış olsa da, çalışanların büyük bir kısmı sendikaların etkisiz kaldığını ve hükümetle pazarlık masasında kamu çalışanlarının taleplerini yeterince savunamadığını düşünüyor.
Toplu sözleşme sürecinde çalışanların beklentileri net:
Enflasyon karşısında erimeyen gerçekçi maaş artışları,
Sosyal haklarda belirgin iyileştirmeler,
Ek göstergelerde düzenlemeler,
Sözleşmeli personelin kadroya geçişinde netlik,
Görevde yükselme, tayin ve terfi sistemlerinde adalet.
Ancak bu başlıkların çoğu, önceki dönemlerde ya göz ardı edildi ya da etkisiz kararlarla geçiştirildi.
Bakan Işıkhan, konuşmasında 2023 yılında gerçekleştirilen 7. Dönem Toplu Sözleşme'yi hatırlatarak, bu süreçte kamu görevlilerine enflasyon farkı dahil yüzde 130 oranında artış yapıldığını ve birçok kalemde iyileştirmelere gidildiğini belirtti. Örneğin, 2002 yılında 392 TL olan en düşük memur maaşı, 2025 itibarıyla 50 bin 503 TL’ye yükseldi. Ayrıca öğretim yılına hazırlık ödeneği 1400 TL'den 5 bin 265 TL’ye çıkarıldı.
Ancak kamu çalışanları bu artışların reel alım gücünü artırmadığını, enflasyon ve hayat pahalılığı nedeniyle cebine yansıyan etkisinin sınırlı kaldığını vurguluyor.
Hükümet kanadı, başörtüsü yasağının kaldırılması, taşeron işçilerin kadroya alınması gibi başlıkları da kamu personel sistemi açısından büyük reformlar olarak lanse ediyor. Ancak kamu çalışanları için öncelikli mesele ekonomik refah. Artan kiralar, gıda fiyatları ve temel ihtiyaç kalemlerindeki fahiş artış, memurları geçim derdine düşürmüş durumda.
Sendikaların bir kısmı hükümetle yakın ilişkileri nedeniyle kamu çalışanlarının gerçek sorunlarını dile getirmekte zorluk yaşıyor. Bu durum da toplu sözleşme masasında çalışan temsilciliği anlayışının zedelendiği yorumlarına neden oluyor. Memurlar, sendikaların taleplerini daha kararlı bir şekilde savunmasını ve her yıl tekrarlanan sözde iyileştirme vaatlerinin yerine getirilmesini istiyor.
Sonuç olarak, 2026-2027 toplu sözleşme süreci memurlar açısından büyük önem taşıyor. Geçmiş sözleşmelerden farklı olarak bu dönem, gerçek taleplerin karşılandığı, güçlü ve etkili bir temsil mekanizmasının işlediği bir süreç olmalı. Aksi takdirde, kamu çalışanlarının sendikalara ve toplu sözleşme sistemine olan güveni daha da sarsılabilir.