9224,84%-0,88
38,45% 0,04
43,83% -0,19
4097,19% -0,84
6606,04% 0,25
Hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi, yolsuzlukla mücadele ve AB standartlarına uyum sağlama çabaları, Romanya’nın adalet sistemini sürekli bir değişim ve denetim süreci içerisine sokmuştur. Peki, Romanya adalet sistemi nasıl çalışır, hangi sorunlarla karşı karşıyadır ve gelecekte nasıl bir yöne evrilmektedir?
Romanya’da adalet sistemi, anayasa tarafından belirlenen temel ilkeler çerçevesinde işlemektedir. Yargı, yasama ve yürütmeden bağımsız bir erk olarak tanımlanır. Romanya Anayasası’na göre yargı yetkisi, mahkemeler tarafından kullanılır ve bu yetki hiçbir şekilde diğer erklerce devralınamaz. Mahkemeler, hukukun üstünlüğünü sağlamak ve bireylerin temel haklarını korumakla yükümlüdür.
Romanya adalet sistemi; Anayasa Mahkemesi, Yüksek Mahkeme (Înalta Curte de Casație și Justiție), temyiz mahkemeleri, bölge mahkemeleri ve yerel mahkemelerden oluşmaktadır. Ayrıca idari yargı ve askeri mahkemeler de bu yapının parçaları arasında yer alır.
Romanya'nın Avrupa Birliği’ne 2007 yılında tam üye olarak kabul edilmesi, yargı alanında köklü reformları da beraberinde getirmiştir. AB üyeliği, Romanya’yı hukuk devleti ilkesine daha sıkı bağlı kalmaya zorlamış ve yargı bağımsızlığının güçlendirilmesini şart koşmuştur. Bu bağlamda, Hakimler ve Savcılar Yüksek Konseyi’nin (CSM) işleyişi yeniden düzenlenmiş, hakim ve savcıların atama, terfi ve disiplin işlemleri şeffaf hale getirilmiştir.
Ancak uygulamada bu reformların her zaman etkin biçimde işletildiği söylenemez. Son yıllarda özellikle siyasi müdahale iddiaları, yargının tarafsızlığına yönelik tartışmalara yol açmıştır. Bazı yüksek profilli davalarda alınan kararlar, kamuoyunda yargıya olan güveni zedelemiştir.
Romanya adalet sisteminin son 20 yılda kazandığı en dikkat çekici kurumlardan biri Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Müdürlüğü’dür (Direcția Națională Anticorupție – DNA). DNA, özellikle kamu görevlileri ve siyasetçilerin karıştığı büyük çaplı yolsuzluk soruşturmalarıyla adından söz ettirmiştir. Kurumun aktif çalışmaları sayesinde birçok üst düzey siyasetçi ve iş insanı yargılanmış ve ceza almıştır.
Bu süreç, AB tarafından takdir edilse de iç siyasette tartışmaları beraberinde getirmiştir. Bazı çevreler, DNA'nın siyasi amaçlarla kullanıldığını öne sürerken, diğerleri kurumun adalet sistemini temizlediğini savunmaktadır.
Romanya adalet sistemi, dijital dönüşüm açısından hâlâ gelişmekte olan bir süreç içerisindedir. Pandemi süreciyle birlikte çevrim içi duruşmaların önü açılmış, mahkemelere elektronik belge sunumu yaygınlaşmıştır. Ancak dijital altyapının yeterince gelişmemiş olması, bu dönüşümün yaygınlaştırılmasını zorlaştırmaktadır. Yeni nesil adalet sistemleri ile kıyaslandığında Romanya, hâlâ birçok alanda manuel işlemlerle ilerlemektedir.
Romanya’da halkın adalet sistemine olan güveni zaman zaman sarsılmıştır. Özellikle yüksek profilli davalarda alınan çelişkili kararlar, cezasızlık algısı ve uzun süren yargılamalar, vatandaşların sisteme olan güvenini olumsuz etkilemiştir. Bununla birlikte, yargı sisteminde görev yapan birçok hakim ve savcının özverili çalışmaları sayesinde bu güvenin yeniden inşa edilmeye çalışıldığı da bir gerçektir.
Romanya adalet sistemi, önümüzdeki dönemde daha şeffaf, hesap verebilir ve teknolojik olarak donanımlı hale gelmek zorundadır. AB ile olan entegrasyon süreci, ülkenin hukuk reformlarını sürdürmesini gerektirirken, uluslararası hukuk normlarına uyum sağlanması da bir zorunluluk haline gelmiştir. Genç hukukçuların sisteme katılımı, dijitalleşme hamleleri ve kurumsal yapının güçlendirilmesi ile Romanya, daha adil bir yargı sistemine kavuşma potansiyeline sahiptir.
Romanya adalet sistemi, köklü bir geçmişe sahip olmasına rağmen modern çağın gereklerine adapte olma sürecindedir. Siyasi etkilerden arındırılmış bağımsız bir yargı, güçlü bir hukuk devleti için vazgeçilmezdir. Yolsuzlukla mücadelede DNA gibi kurumların etkinliği, yargı reformlarının başarısı ve halkın güveni, sistemin geleceğini belirleyecek başlıca unsurlardır. Romanya'nın bu alanda atacağı adımlar, sadece kendi vatandaşları için değil, Avrupa'nın bütünlüğü açısından da büyük önem taşımaktadır.