11178,90%-0,04
41,28% 0,11
48,95% -0,07
4893,10% 0,02
7995,93% -0,37
2021 yılında izleyiciyle buluşan psikolojik gerilim türündeki Penceredeki Kadın (orijinal adıyla The Woman in the Window), gerilim ve gizem severleri ekrana kilitleyen sürükleyici bir hikâyeye sahip. Yönetmen koltuğunda Joe Wright’ın oturduğu filmde başrolleri başarılı oyuncular Amy Adams, Julianne Moore ve Wyatt Russell paylaşıyor. Film, izleyicilere tek mekânda geçen, psikolojik çatışmalarla örülü bir hikâye sunuyor.
Filmde, Amy Adams tarafından canlandırılan Anna Fox karakteri, agorafobi (açık alan korkusu) nedeniyle evinden çıkamayan bir çocuk psikoloğudur. New York’taki büyük ve eski evinde yalnız yaşayan Anna, alt katındaki daireyi David adlı kiracısına vermiştir. Gündelik hayatı, kedisi Punch ile birlikte camdan komşularını izleyerek geçer. Düzenli kullanması gereken ilaçlarını aksatması, Anna’nın gerçeklik algısını zedeleyen önemli bir unsurdur. Zaman zaman kendisini ziyaret eden psikiyatristi Dr. Carl, ona dışarı çıkabilmesi için şemsiye ile küçük adımlar atmasını önerir.
Bir gün karşı apartmana taşınan yeni aile —Russell ailesi— Anna’nın dikkatini çekmeye başlar. Oğlu Ethan Russell Anna’ya annesi Jane Russell’ın gönderdiği hediyeyi getirir ve kısa bir sohbet sonrası evden ayrılır. Anna, kısa süre sonra Cadılar Bayramı gecesi evinin önünde çocuklarla yaşadığı bir olay sonrası bayılır. Gözlerini açtığında yanında oturan kadın, kendisini Jane olarak tanıtır ve Anna ile sohbet eder. Jane, Anna’nın resmini çizer ve ailesi hakkında konuşmaktan kaçınır.
Ertesi gün Jane’in eşi Alistair Russell Anna’nın kapısını çalar ve eşinin buraya gelip gelmediğini sorar. Anna’nın cevabı “hayır” olur. Ancak kısa bir süre sonra Anna, camdan izlediği Russell ailesinin evinden gelen kavga seslerini duyar ve Jane’in bıçaklandığına tanık olur. Panikle polisi arar; fakat olay yerine gelen ekipler, Jane’in gayet iyi olduğunu söyleyen Alistair’in yanındaki başka bir kadını Jane olarak tanıtır. Bu durum Anna’yı şüpheye düşürür, ancak polis ve çevresi onun halüsinasyon gördüğünü düşünür.
Film ilerledikçe, Anna’nın geçmişine dair trajik bir gerçek açığa çıkar: Anna, eşi ve kızıyla çıktıkları bir yolculukta trafik kazası geçirmiş ve sevdiklerini kaybetmiştir. Bu olayın ardından yoğun ilaç tedavisine başlamış, fakat son dönemde ilaçlarını aksattığı için gördüğü olayların gerçekliğinden emin olamaz hâle gelmiştir.
Anna, yaşadığı travmaların etkisiyle intihar etmeye kalkışır, ancak son anda vazgeçer. Tam bu sırada evde gizlenen Ethan ortaya çıkar ve annesini öldürdüğünü itiraf ederek Anna’yı da öldürmekle tehdit eder. Anna, büyük bir mücadele sonunda Ethan’dan kurtulmayı başarır ve hastanede gözlerini açar. Dedektif, Anna’ya inanmadıkları için ondan özür diler.
Filmin sonunda Anna, yaşadığı tüm travmaları geride bırakmaya karar verir ve evinden taşınırken agorafobisini de büyük ölçüde yenmiş olur. Film, izleyiciye hem psikolojik çözümlemeler hem de gerilim dolu anlar sunarak etkileyici bir finalle sona erer.