9432,55%-0,61
38,40% 0,20
43,69% -0,02
4094,52% -0,84
6581,38% -0,97
Migren, genellikle başın bir tarafında zonklayıcı şekilde hissedilen, ataklar halinde gelen ve sıklıkla bulantı, kusma, ışığa ve sese duyarlılıkla birlikte görülen bir baş ağrısı rahatsızlığıdır. Nörolojik bir hastalık olan migren, toplumda kadınlarda erkeklere oranla üç kat daha sık görülür. Ataklar saatler sürebileceği gibi bazı vakalarda birkaç güne kadar da uzayabilir.
Migren, beyindeki damarların genişlemesi ve beyin kimyasallarındaki değişikliklerle ilişkilidir. Özellikle serotonin seviyesindeki düşüşün, migren ataklarını tetiklediği düşünülmektedir.
Migren farklı türlerde karşımıza çıkabilir. En yaygın iki türü şunlardır:
Auralı Migren (Klasik Migren): Migren atağından önce görsel bozukluklar, ışık çakmaları, bulanık görme veya geçici görme kaybı gibi belirtiler görülür. Bu belirtilere “aura” denir.
Aurasız Migren (Basit Migren): Aurasız migren en yaygın migren türüdür. Aura yaşanmadan doğrudan baş ağrısı evresiyle başlar.
Bunların dışında kronik migren, hemiplejik migren, vestibüler migren gibi daha nadir görülen alt türler de bulunmaktadır.
Migreni sıradan bir baş ağrısından ayıran bazı belirgin semptomlar vardır. Migren atakları genellikle 4 evrede gelişir: prodrom evresi, aura (varsa), baş ağrısı evresi ve postdrom (atak sonrası) evresi. Her hastada bu evrelerin tümü görülmeyebilir.
Başın bir tarafında zonklayıcı ve yoğun ağrı
Işık, ses ve kokulara karşı aşırı hassasiyet
Mide bulantısı ve zaman zaman kusma
Görsel bozukluklar (ışık çakmaları, bulanık görme)
Konsantrasyon bozukluğu
Halsizlik, yorgunluk
Boyun ve omuzlarda gerginlik
Atak sonrası “bitkinlik” hali
Bu belirtiler birkaç saat içinde başlayabilir ve atak sona erene kadar giderek artabilir. Bazı kişilerde migren atağının öncesinde ruh hali değişiklikleri, aşırı yeme isteği veya esneme gibi ön belirtiler de gözlemlenebilir.
Migrenin kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte genetik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığı düşünülmektedir. Ailesinde migren öyküsü olan bireylerde bu rahatsızlığın görülme olasılığı daha yüksektir.
Migreni tetikleyen başlıca faktörler şunlardır:
Uyku düzensizliği veya aşırı uyuma
Hormonal değişiklikler (adet dönemi, doğum kontrol hapları)
Parlak ışıklar veya yoğun sesler
Stres ve anksiyete
Düzensiz beslenme, öğün atlama
Çikolata, kafein, peynir ve işlenmiş etler gibi bazı yiyecekler
Alkol, özellikle kırmızı şarap
Hava değişimi ve basınç farklılıkları
Migrenin tamamen kalıcı bir tedavisi bulunmamakla birlikte, atakların sıklığını ve şiddetini azaltmaya yönelik çok sayıda tedavi seçeneği mevcuttur. Migren tedavisi iki ana başlık altında incelenir: atak tedavisi ve koruyucu tedavi.
Atak sırasında ağrıyı hafifletmeye ve diğer semptomları azaltmaya yönelik uygulanan tedavilerdir. Genellikle şu ilaçlar kullanılır:
Parasetamol veya ibuprofen gibi ağrı kesiciler
Triptan grubu migren ilaçları
Bulantı giderici ilaçlar Bu ilaçların atak başlar başlamaz, erken aşamada alınması daha etkili sonuç verir.
Ayda 4’ten fazla migren atağı yaşayan kişilerde, atakların sıklığını ve şiddetini azaltmak amacıyla düzenli olarak ilaç tedavisine başlanabilir. Bu tedaviler arasında:
Beta blokerlar (örneğin propranolol)
Antidepresanlar
Antiepileptik ilaçlar
Botoks enjeksiyonları (özellikle kronik migren için)
CGRP inhibitörleri (yeni nesil migren tedavi ilaçları)
Koruyucu tedaviye başlamadan önce kişinin tıbbi geçmişi, atak sıklığı ve diğer sağlık problemleri dikkate alınmalıdır.
Migren tedavisinde ilaçların yanı sıra alternatif ve tamamlayıcı yöntemlerden de faydalanılabilir. Bazı yöntemler şunlardır:
Akupunktur: Migren ağrılarının hafiflemesinde etkili olabilir.
Yoga ve meditasyon: Stresi azaltarak atak sıklığını düşürebilir.
Düzenli egzersiz: Özellikle yürüyüş ve hafif tempolu egzersizler migreni önleyebilir.
Beslenme düzeni: Migreni tetikleyen yiyeceklerden uzak durmak, öğün atlamamak ve bol su içmek atakları azaltabilir.
Uyku düzeni: Her gün aynı saatte yatıp kalkmak migrenin kontrol altına alınmasında önemlidir.
Migren tamamen geçmeyebilir; ancak doğru tedavi ve yaşam tarzı düzenlemeleri ile kontrol altına alınabilir. Migren hastalarının, kendilerini tanımaları ve ataklarını tetikleyen unsurları belirlemeleri bu sürecin en önemli adımıdır. Düzenli doktor kontrolleri, günlük tutma ve ilaçlara sadık kalmak, migrenle baş etmede etkili bir yol haritası oluşturur.
Migren, yaşam kalitesini düşüren ama doğru yaklaşımla kontrol altına alınabilen bir sağlık sorunudur. Migren belirtilerini hafife almamak, erken tanı ve tedavi ile günlük yaşam üzerindeki etkilerini minimize etmek mümkündür. Eğer sık sık baş ağrısı yaşıyorsanız, özellikle ışığa veya sese karşı hassasiyet hissediyorsanız, mutlaka bir nöroloji uzmanına danışmanız önerilir.
Unutmayın, migrenle yaşamak zorunda değilsiniz. Doğru bilgi, bilinçli yaşam ve uzman desteğiyle migreni kontrol altına alabilir, yaşam kalitenizi artırabilirsiniz.