Japonya'daki cezaevleri, Adalet Bakanlığı'na bağlı Cezaevi İdaresi (Correction Bureau) tarafından yönetilmektedir. Ülkede yaklaşık 60 adet cezaevi bulunmaktadır. Bu cezaevleri; erkekler, kadınlar, gençler ve yabancılar için ayrı ayrı yapılandırılmıştır.
Cezaevleri genellikle şehir merkezlerinden uzakta, kırsal bölgelerde inşa edilmiştir. Bu, hem güvenlik hem de mahkûmların topluma izolasyonu açısından tercih edilmektedir.
Ceza infaz kurumları (hapis cezalarının uygulandığı yerler)
Tutukevleri (yargı süreci devam edenler için)
Gençlik ıslah kurumları
Kadın cezaevleri
Japonya’da suç oranı düşük olmasına rağmen, cezaevinde kalan kişilerin sayısı 45.000 civarındadır. Son yıllarda yaşlı mahkûm sayısında dikkat çekici bir artış gözlemlenmektedir. Bu durum, yaşlıların ekonomik sebeplerle küçük suçlar işleyip hapse girmeyi bir “barınma” biçimi olarak görmesinden kaynaklanmaktadır.
Mağaza hırsızlığı (özellikle yaşlılarda)
Ekonomik suçlar
Uyuşturucu kullanımı
Şiddet suçları (görece az)
Yabancı mahkûm oranı diğer Asya ülkelerine göre düşüktür; ancak bu grup için özel cezaevi bölümleri oluşturulmuştur.
Japonya cezaevlerinde mahkûmlar, neredeyse askerî bir disiplinle günlük rutinlerini uygular. Kurallar son derece katı, programlar ise dakikalarla sınırlıdır.
Günlük program 06.30’da başlar ve 21.00’de sona erer.
Mahkûmlar, özel üniformalar giyer.
Konuşmak, sadece izin verilen zamanlarda mümkündür.
Koğuşlar son derece düzenli, temiz ve sade tasarlanmıştır.
Emir-komuta zincirine dayalı bir sistem uygulanır.
Bu sistem, mahkûm üzerinde “kendi düzenini kurma” becerisini baskılayabilirken, dış dünyaya yeniden entegrasyon sürecinde sorunlar yaratabiliyor.
Japonya cezaevlerinde çalışmak zorunludur. Mahkûmlar, çoğunlukla üretime yönelik işlerde görevlendirilir: tekstil, marangozluk, paketleme, montaj gibi alanlarda.
Haftanın 6 günü çalışmak zorunludur.
Ücretler son derece düşüktür (aylık 30-50 dolar arası).
Kazanılan paranın büyük bölümü cezaevi tarafından tutulur.
Mahkûmlar, çalışırken sessiz kalmak zorundadır.
Bu sistem, “boş kalmama” ilkesine dayalıdır. Ancak bu uygulama, mahkûmlar üzerinde psikolojik bir baskı unsuru olarak da değerlendirilmektedir.
Japonya cezaevlerinde mahkûmların hakları, birçok Batı ülkesine kıyasla daha sınırlıdır.
Aile görüşmeleri kısıtlıdır.
Mektuplaşmalar sıkı şekilde denetlenir.
Dış dünyadan kitap ve gazete alma hakkı sınırlıdır.
Telefon görüşmeleri çok nadirdir.
Buna karşılık, cezaevlerinde şiddet ve isyan olayları oldukça azdır. Bu, sistemin güvenliğine değil; daha çok mahkûmların bastırılmışlığından kaynaklandığı şeklinde yorumlanmaktadır.
Japonya cezaevleri, dışarıdan katı gibi görünse de, içeride belirli ölçülerde rehabilitasyon çalışmaları da yürütülmektedir:
Mahkûmlar için temel eğitim (okuryazarlık kursları)
Psikolojik danışmanlık ve grup terapileri
Tekrarlayan suçlular için özel rehabilitasyon programları
Mesleki kurslar (bilgisayar, tarım, marangozluk)
Ancak bu programlara katılım isteğe bağlı değil, çoğu zaman zorunludur. Bu da bireysel gelişim yerine itaat temelli bir sistem algısı yaratmaktadır.
Japonya’nın cezaevleri, giderek yaşlanan bir nüfusa sahip. Özellikle 65 yaş üstü mahkûm oranı ciddi bir artış göstermekte. Bu durumun en büyük nedeni:
Sosyal izolasyon
Emeklilik sonrası maddi yetersizlik
Devletten yeterli sosyal destek alınamaması
Yaşlı mahkûmlar, tekrar tekrar suç işleyerek “hapis hayatını” bir tür sosyal bakım modeli olarak kullanıyor. Bu durum, cezaevi sistemini sosyal hizmet yükümlülüğü altına sokuyor.
Japonya’da cezasını tamamlayan bireyler için topluma yeniden entegre olma süreci oldukça zorlayıcıdır. Toplumun mahkûmlara bakış açısı mesafelidir ve birçok eski mahkûm:
İş bulmakta zorlanır.
Aile ve sosyal çevresinden destek alamaz.
Tekrar suç işlemeye eğilimli hale gelir.
Bu nedenle Japonya hükümeti, 2020'li yıllarda “post-prison support (ceza sonrası destek)” projelerine yatırım yapmaya başlamıştır.
Japonya cezaevi sistemi, yüksek disiplin, düşük suç oranı ve güvenli yapısı ile dışarıdan bakıldığında örnek gösterilse de, içeride bireyin bastırılması, özgürlüğün tamamen sınırlandırılması gibi eleştirilerle karşı karşıyadır. Rehabilitasyondan çok, düzene uyum sağlama üzerine kurulu bir yapı vardır.
Giderek yaşlanan nüfus ve sosyal sistemin yetersizlikleri, cezaevlerini adeta bir “sosyal bakım merkezi” haline getirmekte. Japonya için, modernleşmenin ve robot teknolojisinin gölgesinde kalan bu sessiz cezaevi krizini çözmek, 21. yüzyılın adalet anlayışıyla yüzleşmek anlamına geliyor.