9432,55%-0,61
38,40% 0,20
43,69% -0,02
4094,52% -0,84
6581,38% -0,97
Hollanda’da cezaevi nüfusu, Avrupa ve dünya ortalamasına göre oldukça düşüktür:
2024 itibarıyla mahkûm sayısı yaklaşık 9.000 kişi civarındadır.
100.000 kişiye düşen tutuklu sayısı yaklaşık 54’tür. Bu oran, ABD’de 600’ün üzerindedir.
Cezaevi doluluk oranı birçok tesiste %70’in altındadır. Bu nedenle bazı hapishaneler kapatılmıştır.
Bu veriler, sadece istatistiksel başarı değil, aynı zamanda uygulanan cezai politikalarda büyük bir zihniyet farkını da göstermektedir.
Hollanda’nın ceza sistemindeki temel prensipler şunlardır:
Azaltılmış Hapis Cezası Politikası: Ciddi şiddet suçları dışında, hapis cezası son çare olarak görülür.
Alternatif Cezalar: Toplum hizmeti, denetimli serbestlik ve para cezası gibi uygulamalar daha yaygındır.
Rehabilitasyon Odaklılık: Mahkumların topluma kazandırılması, sistemin asli hedefidir.
Hollanda’daki cezaevleri, sık sık konforları ve modern yapıları nedeniyle 'otel gibi' şeklinde nitelendirilir. Bu abartıdan uzak olmayan yorumların temelinde şu unsurlar yer alır:
Tek kişilik odalar
TV, mini buzdolabı, özel banyo
Spor salonları ve eğitim sınıfları
Açık görüş imkânları
Cezaevinde geçirilen sürenin, bireyin hayatında yeni bir başlangıç olması gerektiğine inanan Hollandalı yetkililer, cezai süreci travmatik bir deneyimden çok, rehabilite edici bir aşama olarak tasarlamaktadır.
Hollanda’da mahkûmlar, cezalarının büyük kısmını çalışarak, eğitim alarak ya da topluma katkı sağlayacak etkinliklerle geçirir. Öne çıkan bazı uygulamalar:
Mesleki kurslar: Aşçılık, marangozluk, bilgisayar programlama
Psikolojik destek ve terapi
Bağımlılıkla mücadele programları
Toplum hizmeti ile ceza süresi kısaltma imkânı
Bu yaklaşımlar, özellikle genç suçlularda yeniden suç işleme oranını büyük ölçüde düşürmüştür.
2010’lu yıllardan bu yana Hollanda’da çok sayıda cezaevi kapatılmıştır. Bunun başlıca nedenleri:
Suç oranlarındaki düşüş
Kısa süreli cezaların alternatif yöntemlerle çözülmesi
Yargı sistemindeki dijitalleşme ve hızlanma
Boşalan cezaevleri farklı amaçlarla kullanılmaya başlanmıştır. Örneğin bazıları sığınmacı kamplarına veya öğrenci yurtlarına dönüştürülmüştür.
Hollanda, boşalan cezaevlerini sadece yerel ihtiyaçlar için değil, aynı zamanda diğer ülkelerle yapılan anlaşmalarla kullanmaya başlamıştır. En bilinen örneklerden biri:
Norveç ve Belçika ile yapılan anlaşmalar sayesinde, bu ülkelerin mahkûmları geçici olarak Hollanda’daki hapishanelerde kalmıştır.
Bu uygulama, cezaevi işletmeciliğinde uluslararası bir model olarak da dikkat çekmiştir.
Her ne kadar övgüye değer bir sistem olsa da, Hollanda cezaevi modeli de eleştirilerden muaf değildir:
Suçlulara fazla “yumuşak” davranıldığı yönünde halktan ve bazı siyasetçilerden tepkiler gelir.
Ağır suç işleyenlerin erken salınması kamu güvenliği açısından zaman zaman tartışma konusu olur.
Göçmen kökenli suçlularda yeniden suç işleme oranı hâlâ yüksektir.
Ancak genel olarak sistem, bireysel haklar ve insan onuru temelinde şekillendiği için, eleştirilerin çoğu toplumda güçlü bir karşılık bulmaz.
Ceza süresi bakımından daha kısa.
Yeniden suç işleme oranı Avrupa’nın en düşüklerinden biri.
Mahkumların sosyal hakları birçok Avrupa ülkesine göre daha kapsamlı.
Bu göstergeler, Hollanda’nın sadece düşük suç oranlarıyla değil, uyguladığı ceza politikalarıyla da dikkat çekici olduğunu göstermektedir.
Hollanda cezaevi sistemi, cezalandırmaktan çok iyileştirmeye dayalı yaklaşımıyla dünya genelinde örnek gösterilen modellerden biridir. Boşalan cezaevleri, düşük suç oranları ve güçlü rehabilitasyon uygulamaları, bu sistemin başarısını açıkça ortaya koymaktadır. Her ne kadar bazı kesimler bu sistemi fazla “yumuşak” bulsa da, uzun vadede toplumsal barışı ve bireysel dönüşümü önceleyen bir model olarak Hollanda’nın ceza adaleti anlayışı takdiri hak etmektedir.