9224,84%-0,88
38,45% 0,04
43,81% -0,18
4108,65% -0,57
6606,04% 0,25
1962 yılında Fransa’dan bağımsızlığını kazanan Cezayir, bu tarihten itibaren kendi hukuk sistemini inşa etmeye başlamıştır. Ancak köklü bir sömürge geçmişine sahip olması, Cezayir’in adalet sistemine Fransız hukukunun önemli izler bırakmasına neden olmuştur. Günümüzde ise Cezayir adalet sistemi, bu mirasla modern hukuk normlarını birleştirmeye çalışan çok katmanlı bir yapıya sahiptir.
Cezayir adalet sistemi, anayasada tanımlanan hukuk devleti ilkesi doğrultusunda yapılandırılmıştır. Anayasa, yargı erkinin bağımsızlığını güvence altına alsa da uygulamada bu ilkenin ne derece hayata geçirilebildiği zaman zaman tartışma konusu olmaktadır.
Cezayir’de mahkemeler üç temel düzeyde örgütlenmiştir:
Birinci Derece Mahkemeler (Tribunaux de Première Instance)
Suçun niteliğine ve dava konusuna göre ilk başvuru mercileridir. Hem ceza hem de sivil davalar burada görülür.
İstinaf Mahkemeleri (Cours d’Appel)
Alt mahkemelerin kararlarına yapılan itirazlar burada incelenir. Hatalı uygulamalar veya usul eksiklikleri bu düzeyde düzeltilir.
Yüksek Mahkeme (Cour Suprême)
Cezayir’in en yüksek yargı mercii olan Yüksek Mahkeme, içtihatların oluşmasında ve hukuk birliğinin sağlanmasında önemli rol oynar.
Bunlara ek olarak, Danıştay (Conseil d’État) idari yargının en üst organı olarak görev yapar. Ayrıca, Anayasa Konseyi (Conseil Constitutionnel), yasaların anayasa ile uyumluluğunu denetlemekle sorumludur.
Cezayir, resmi olarak laik bir devlet olsa da, İslam dini anayasal olarak “devletin dini” olarak tanımlanmıştır. Bu durum özellikle aile hukuku, miras, evlenme ve boşanma gibi alanlarda İslam hukukunun sınırlı da olsa etkili olmasına neden olmuştur.
Medeni Kanun içerisinde yer alan birçok düzenleme, Maliki mezhebine dayalı şeriat hükümleriyle şekillenmiştir. Ancak ceza hukuku ve ticaret hukuku gibi alanlar tamamen laik esaslara dayalıdır. Bu karma yapı, toplumun hem modern hukuk normlarıyla hem de dini değerlerle uyumlu bir sistem beklentisini yansıtmaktadır.
Cezayir adalet sisteminin en tartışmalı yönlerinden biri, yargı bağımsızlığının pratikte ne ölçüde sağlandığıdır. Yargıçların atanmaları, görev yerlerinin değiştirilmesi ve disiplin işlemleri büyük ölçüde Adalet Bakanlığı’nın yetkisinde olması, yürütmenin yargı üzerindeki etkisini artırmaktadır.
Bu durum, özellikle siyasi davalarda yargının tarafsızlığına yönelik ciddi soru işaretleri doğurmuştur. Hükümeti eleştiren gazeteciler, muhalif siyasetçiler ya da aktivistlerin yargılanması sürecinde alınan kararlar, ulusal ve uluslararası kamuoyunda tepki toplamıştır.
Son yıllarda Cezayir’de yargı alanında bazı reform adımları atılmıştır. 2019 yılında başlayan ve halk arasında “Hirak Hareketi” olarak bilinen toplumsal protestolar, adalet sisteminin daha şeffaf, bağımsız ve hesap verebilir hale gelmesi taleplerini gündeme getirmiştir.
Bunun sonucunda, 2020 yılında anayasa değişikliği yapılarak yargı bağımsızlığı ve hakimler kurulu gibi kavramlar yeniden tanımlanmıştır. Anayasa değişikliğiyle birlikte Anayasa Konseyi’nin yerine Anayasa Mahkemesi kurulmuştur. Bu mahkeme, temel hak ve özgürlükleri korumada daha etkin bir mekanizma olma potansiyeli taşımaktadır.
Ancak bu reformların ne derece etkili olacağı, uygulamada yargının gerçekten bağımsız hareket edip edemeyeceğine bağlıdır.
Cezayir’de halkın adalet sistemine duyduğu güven, birçok Afrika ülkesine kıyasla görece daha yüksek olsa da, sistemin siyasi etkilerden arındırılması yönündeki talepler sürmektedir. Özellikle işsizlik, ekonomik kriz ve ifade özgürlüğü kısıtlamaları gibi sosyal problemlerle bağlantılı davalarda, adalet sistemine olan güven zedelenebilmektedir.
Sivil toplum kuruluşlarının ve bağımsız hukukçuların raporları, yargının hızının düşük, mahkemelerin aşırı yüklü ve dava süreçlerinin uzun olduğunu göstermektedir. Bu da bireylerin hak arama yollarına erişimini zorlaştırmaktadır.
Cezayir adalet sistemi, dijitalleşme konusunda sınırlı ilerleme kaydetmiş olsa da, özellikle COVID-19 pandemisi sürecinde e-duruşmalar ve elektronik belge sistemleri test edilmeye başlanmıştır. 2023 itibarıyla bazı mahkemelerde çevrimiçi başvuru sistemleri uygulanmaya başlanmış, yargı süreçleri kısmen dijital ortama taşınmıştır.
Ancak bu sistemin ülke genelinde yaygınlaştırılması için ciddi altyapı yatırımlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Kırsal bölgelerde hâlâ manuel sistemler kullanılmakta ve teknolojik olanaklar yetersiz kalmaktadır.
Cezayir, Afrika kıtasının en büyük yüzölçümüne sahip ülkesi olarak, adalet sistemini sadece merkezde değil, taşrada da güçlü ve erişilebilir hale getirmek zorundadır. Bu doğrultuda;
Hakimlerin bağımsızlığına yasal güvence getirilmesi,
Yargı mensuplarının mesleki eğitiminin artırılması,
Yargı süreçlerinin hızlandırılması,
Dijitalleşmenin yaygınlaştırılması,
Şeffaflık ve hesap verebilirliğin kurumsallaştırılması,
gibi reformlar hayati öneme sahiptir.
Cezayir adalet sistemi, hem tarihi bir mirasın hem de modernleşme çabalarının izlerini taşıyan çok katmanlı bir yapıya sahiptir. Yargı bağımsızlığı, dijital dönüşüm ve halkın adalete erişimi gibi alanlarda yapılacak reformlar, bu sistemin daha etkili ve güvenilir hale gelmesini sağlayacaktır. Toplumun adalet talebine cevap verebilecek güçlü bir hukuk sistemi, Cezayir’in demokratikleşme yolculuğunda kilit bir rol oynayacaktır.