Eski Sovyet ülkelerinden farklı olarak Belarus’ta siyasi dönüşüm oldukça sınırlı kalmış ve yönetim biçimi yıllar içinde otoriter çizgide şekillenmiştir. Bu durum, ülkenin adalet sistemini de doğrudan etkilemiş ve yargı bağımsızlığı başta olmak üzere birçok temel hukuk ilkesinin zayıflamasına neden olmuştur.
Bugün Belarus adalet sistemi, hem içeride hem de uluslararası platformda eleştirilerin odağında yer almaktadır. Hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü, adil yargılanma hakkı gibi kavramlar, sistemin işleyişi açısından ciddi sorunlar barındırmaktadır.
Belarus hukuk sistemi, büyük oranda kıta Avrupası hukuk sistemine ve Sovyetler Birliği döneminden kalan geleneklere dayanmaktadır. Yasalar, Anayasa, Ceza Kanunu, Medeni Kanun ve ilgili yönetmeliklerle belirlenmiş olup, yasama organı tarafından düzenlenir.
Ülkede üç ana yargı düzeyi bulunmaktadır:
Birinci Derece Mahkemeleri
İl ve şehir düzeyinde faaliyet gösteren bu mahkemeler, sivil, idari ve ceza davalarının ilk derece yargılamalarını yapar.
Bölgesel Mahkemeler ve Minsk Şehir Mahkemesi
Hem temyiz mercisi olarak işlev görür hem de bazı önemli davalara ilk derece olarak bakabilir.
Yüksek Mahkeme (Supreme Court of Belarus)
Ülkenin en üst düzey yargı organıdır. Ceza, sivil ve idari davalarda nihai karar merciidir.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi, yasaların anayasaya uygunluğunu denetlemekle sorumludur; ancak uygulamada bu kurumun etkinliği sınırlı kalmıştır.
Belarus adalet sisteminin en çok eleştirilen yönlerinden biri yargının bağımsız olmayışıdır. Yargıçların atanması ve görevden alınması, büyük ölçüde Cumhurbaşkanı’nın yetkisi altındadır. Hâkimler, Adalet Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı İdaresi tarafından sıkı şekilde denetlenmekte; kararlarında yürütme organının doğrudan veya dolaylı etkisi altında kalmaktadır.
Bu durum, özellikle siyasi davalarda yargı süreçlerinin tarafsız bir şekilde işletilemediği eleştirilerine neden olmaktadır. Muhalif liderler, insan hakları savunucuları ve bağımsız gazetecilere yönelik açılan davalarda mahkemelerin verdiği kararlar, çoğu zaman uluslararası kamuoyu tarafından “politik güdümlü” olarak değerlendirilmektedir.
Belarus Ceza Kanunu, oldukça kapsamlı ve sert yaptırımlar içeren bir yapıdadır. İfade özgürlüğü, toplanma hakkı ve siyasi faaliyetler üzerindeki kısıtlamalar, ceza hukukunun temel araçlarıyla uygulanmaktadır.
Özellikle 2020 başkanlık seçimlerinin ardından yaşanan kitlesel protestolar sırasında binlerce kişi gözaltına alınmış ve yargılanmıştır. Gözaltı sürecindeki kötü muamele iddiaları, adil yargılanma hakkının ihlali ve avukata erişim sınırlamaları, Belarus’un insan hakları karnesini olumsuz etkilemiştir.
Belarus’ta avukatlık mesleği, devletin sıkı denetimi altındadır. Bağımsız avukatlık kurumları yerine, devlet kontrolündeki Belarus Cumhuriyeti Barosu (Belarusian Republican Bar Association) aracılığıyla faaliyet gösterilir. Avukatlar, savunma yaparken siyasi dosyalarda büyük baskılara maruz kalmakta; kimi zaman meslekten men edilmekte veya cezai takibata uğramaktadırlar.
Bu durum, savunma hakkının zayıflamasına ve toplumun adalete güveninin sarsılmasına yol açmaktadır. Uluslararası hukuk kuruluşları, Belarus’un bu yapısını “hukukun araçsallaştırılması” olarak nitelendirmektedir.
Belarus’ta 2022 yılında yapılan anayasa değişikliği referandumu, adalet sistemi açısından da bazı yapısal değişiklikler öngörmüştür. Ancak bu değişiklikler, yargının bağımsızlığını artırmak yerine, yürütmenin yetkilerini daha da güçlendirmiştir. Yeni anayasa ile “Tüm devlet organlarının uyum içinde çalışmasını denetleme” yetkisi doğrudan Cumhurbaşkanına verilmiş, yargı kurumları üzerindeki denetim artırılmıştır.
Bu anayasal çerçeve, Belarus’un hukuk devleti ilkesinden uzaklaştığına işaret etmekte ve demokratik reform beklentilerini zayıflatmaktadır.
Belarus adalet sistemi, dijital dönüşüm konusunda bazı sınırlı adımlar atmış olsa da, genel olarak teknolojik altyapısı zayıf kalmaktadır. Mahkemelerde çevrimiçi başvuru sistemleri ve dijital belge yönetimi gibi uygulamalar sınırlı düzeyde kullanılmaktadır. Bunun en büyük nedeni, şeffaflık eksikliği ve veri güvenliği konularındaki devlet hassasiyetidir.
Pandemi döneminde bile uzaktan duruşma gibi uygulamalar yaygınlaştırılamamış, adaletin dijitalleşmesi süreci yavaş ilerlemiştir.
Belarus’un yargı sistemi, özellikle Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve insan hakları kuruluşları tarafından sürekli izlenmekte ve eleştirilmektedir. Adalet sisteminin siyasi baskı aracı olarak kullanılması, bağımsız medyanın bastırılması ve muhaliflere yönelik yargı süreçleri, Belarus’un uluslararası imajını ciddi şekilde zedelemiştir.
AB tarafından uygulanan bireysel yaptırımların büyük kısmı, adalet sisteminde görev alan hâkim ve savcılara yönelik olmuştur.
Belarus adalet sistemi, görünürde işleyen bir yargı mekanizmasına sahip olsa da, içerikte büyük yapısal sorunlar barındırmaktadır. Yargı bağımsızlığı, adil yargılanma, ifade özgürlüğü ve savunma hakkı gibi temel ilkeler zayıflatılmış; yargı yürütmenin kontrolü altına girmiştir.
Belarus’un demokratikleşme ve hukuk devleti inşası süreci, ancak siyasi reformlarla ve uluslararası baskılarla mümkün olabilir. Aksi takdirde, adalet sistemi bir yönetim aracı olmaya devam edecek ve halkın adalete olan güveni daha da zayıflayacaktır.