AYM Başkanı: hak ihlalinde bataklık kurutulmalı

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan'dan bireysel başvuru açıklaması: Hak ihlalinde bataklık kurutulmalı

AYM Başkanı: hak ihlalinde bataklık kurutulmalı
Editör: adalet.tv
24 Eylül 2022 - 11:36
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, vatandaşlar tarafından AYM'ye yapılan bireysel başvuru bağlamında bugün iki zorlu sınamanın olduğunu belirtti. Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun kabulünün 10. yılı nedeniyle “Türkiye’de Bireysel Başvurunun 10. Yılı Uluslararası Konferansı” düzenlendi.

Başkan Arslan konuşmasında, anayasa yargısının temel amacının anayasal adaleti sağlamak olduğunu belirterek anayasal adaletin en genel anlamda tüm anayasal hükümlerin, bilhassa hukukun üstünlüğü, demokrasi ve kuvvetler ayrılığı gibi anayasal prensiplerin korunmasını ifade ettiğini söyledi.

“Anayasal adaleti sağlama görevi, anayasa mahkemelerine aittir.”

Anayasa mahkemelerinin bir yandan kanunların anayasaya uygunluğunu denetleyerek, diğer yandan da bireysel başvuru veya anayasa şikâyeti yoluyla yapılan hak ihlali iddialarını karara bağlayarak anayasal adaleti tesis etmeye çalıştıklarını vurgulayan Başkan Arslan, Anayasa Mahkemesinin görev alanının 23 Eylül 2012 tarihinde başlayan bireysel başvuru sistemiyle birlikte insan hakları yargılamasını kapsayacak şekilde genişletildiğini, böylece Türk anayasa yargısında yasama organının işlemlerinin yanında yürütme ve yargı organlarının temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden iş ve işlemlerinin de anayasallık denetiminin kapsamına dâhil edildiğini belirtti.

Bireysel başvuru hakkının getirilmesini Türk hukuku adına "dönüm noktası" olarak niteleyen ve bireysel başvuru kurumunun yerleşmesi bakımından ilk 10 yıllık dönemin önemine değinen Başkan Arslan, bireysel başvurunun dünü, bugünü ve yarınına ilişkin genel bir değerlendirmede bulunarak şunları kaydetti:

“Bireysel başvuru, bundan tam 10 yıl önce bugün başladığında doğrusu umut ve kaygının iç içe geçtiği karmaşık duygular içindeydik. Umutluyduk zira anayasa koyucu, bireysel başvuruyu ülkenin temel hak ve özgürlükleri koruma standardını yükseltmek için getirmişti. Umutluyduk zira bireysel başvuru hukuk tarihimizin en büyük reformlarından biriydi. Anayasa Mahkemesi olarak biz de bu kurumu başarılı ve etkili şekilde uygulayarak insanımızın temel hak ve özgürlüklerini koruma umudunu ve iradesini taşıyorduk.

Diğer yandan kaygılıydık zira bir dizi sorun ve bilinmezler yumağı bizi bekliyordu. Uzun yargılamalar gibi ülkenin kronik hukuk sorunları, buna bağlı olarak muhtemel iş yükü ve Mahkememiz dâhil yargı organlarının bireysel başvuruya yabancı oluşu, belli ölçüde de ön yargılar kaygılarımızı besleyen hususlardı.”

“Bireysel başvuruya yönelik umut ve irade zorluklara galebe çaldı.”

Başkan Arslan, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen bireysel başvurunun iyi uygulama örneklerinden birinin Türkiye’de yerleştiğini ifade ederek 10 yıllık sürede bireysel başvuruda verilen on binlerce kararda ülkenin temas edilmeyen, dokunulmayan neredeyse hiçbir hukuksal meselesinin kalmadığını vurguladı ve sözlerine “Gerçekten de kadının soyadından kamu kurumlarında ve üniversitelerde başörtüsü yasağına, kamulaştırmasız el atmalardan internete erişimin engellenmesine, vakıf mallarından zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi derslerine, kişisel verilerin ifşa edilmesinden gazetelere yönelik ilan ve reklam kesintisine kadar bir dizi alanda ihlaller tespit eden ve bunlara yönelik giderim sağlayan kararlar verilmiştir.” şeklinde devam etti.

Bireysel başvurunun ikisi Anayasa Mahkemesine yönelik, diğeri daha genel olmak üzere üç dönüştürücü etkisinin olduğu söylen Başkan Arslan, bireysel başvurunun ilk olarak Anayasa Mahkemesini insanımızın günlük hayatına, toplumsal ve siyasal yaşamın tüm boyutlarına dokunan, hak eksenli yaklaşımla ihlal şikâyetlerini inceleyen bir yüksek yargı organına dönüştürdüğünü, ikinci olarak Anayasa’nın bütüncül bir şekilde yorumlanmasına katkı sağladığını, üçüncü olarak da hukuksal, toplumsal, siyasal ve ekonomik meselelerin anayasallaşmasında ciddi etkilerinin olduğunu ifade etti.

Bireysel başvurunun 10 yıllık dönemine ilişkin istatistiklere bakıldığında iş yükü noktasında yaşanan zorlukların daha iyi anlaşılabileceğini belirten Arslan, bireysel başvuru istatistiklerine ilişkin bilgi verdi. Anayasa Mahkemesine 450 bin civarında bireysel başvuru yapıldığını, bunun 327 bin kadarının sonuçlandırıldığını, Mahkememizde yaklaşık 123 bin derdest başvuru bulunduğunu ve mevcut başvuruların 68 bin kadarının (yaklaşık yüzde 55) makul sürede yargılanma hakkına ilişkin şikâyetler olduğunu kaydetti.

Arslan, Anayasa Mahkemesinin bu süreçte yaklaşık 30 bin ihlal kararı verdiğini, bunlardan yüzde 60'ından fazlasının makul sürede yargılanma hakkına ilişkin olduğunu, bu sayıya adil yargılanma hakkının ihlali kararlarının da eklenmesiyle toplam ihlal kararlarının yüzde 70'inin adil yargılanma hakkına ilişkin olduğunu; bunun dışında mülkiyet hakkı (yüzde 10,6), ifade özgürlüğü (yüzde 8,9) ile özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkının (yüzde 2,6) en çok ihlal edilen hak ve özgürlükler arasında yer aldığını  belirtti.

Derdest ve ihlal sayıları değerlendirildiğinde acilen çözülmesi gereken bir adil yargılanma meselesinin olduğunu söyleyen Başkan Arslan, Mahkemenin kararlarında bu çözümün nasıl olması gerektiğine dair tespitlere yer verdiğini, yeri geldiğinde de tespit edilen yapısal sorunun çözümü içi kararı yasama organına gönderdiğini kaydetti.

Başkan Arslan, bugün bireysel başvuru bağlamında iki zorlu sınamanın olduğunu belirterek artan iş yüküne, 10 yıllık süre içinde hak eksenli yaklaşımla oluşturulan içtihat birikiminin tutarlı olarak sürdürülmesine dikkat çekti ve ardından bireysel başvurunun başarılı şekilde geleceğe taşınmasının bunlara bağlı olduğunu vurguladı.

“İş yükü konusunda Anayasa Mahkemesi baştan itibaren gerekli tedbirleri almıştır.”

Anayasa Mahkemesinin dinamik bir yargısal yönetim sağlayarak iş yükü konusunda baştan itibaren gerekli tedbirleri aldığına dikkat çeken Arslan, Mahkemenin bir yandan son iki yıl içinde yıllık bazda ortalama 45 bin civarında bireysel başvuruyu sonuçlandırdığını, diğer yandan ihlale neden olan yapısal ve sistemik sorunları tespit eden kararlar verdiğini belirtti. Başkan Arslan konuşmasında Mahkemenin önündeki aynı konuya ilişkin çok sayıda başvurunun sonuçlandırılmasını amaçlayan pilot karar usulüne de değindi.

Başkan Arslan, ülkemiz açısından büyük bir kazanım olan bireysel başvurunun başarılı şekilde yoluna devam edebilmesi için hepimizin yapması gerekenler olduğunu, her şeyden evvel bireysel başvuruyu doğru anlamamız ve uygulamamız gerektiğini söyledi. Bireysel başvurunun ikincil nitelikte bir hak arama yolu olduğuna dikkat çeken Arslan “Bu ilke, hak ihlali iddialarının esas olarak derece mahkemeleri tarafından ele alınmasını ve çözüme kavuşturulmasını zorunlu kılmaktadır. Derece mahkemelerinin incelemesinden geçmeyen bir meselenin bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesinin önüne getirilmesi ikincillik ilkesiyle bağdaşmamaktadır.” dedi. Bu kapsamda bireysel başvurunun ikincillik boyutunu herkesin ve bütün kurumların çok iyi anlaması gerektiğini kaydeden Arslan, sözlerine şöyle devam etti:

"Bireysel başvuru Türkiye'nin bütün meselelerinin, temel haklara ilişkin bütün sorunlarının Anayasa Mahkemesi tarafından ilk elden çözülebildiği bir hak arama yolu değildir. Bireysel başvuru ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Dolayısıyla asıl değerlendirmeyi yapması gereken, ihlal tespitini yapması gereken derece mahkemeleridir, kamu makamıdır. Anayasa Mahkemesi buralarda çözüm bulunamadığı takdirde devreye giren, girmesi gereken ve bir hak ihlali varsa tespit edip tazminini öngören bir kurumdur. Pilot kararda da ifade ettiğimiz gibi ilk elden Anayasa Mahkemesi bireysel başvurulara bakmamalı, derece mahkemeleri ve diğer kamu makamları hak ihlallerini daha o aşamada ele alıp çözümlemelidir.

Bireysel başvurunun objektif etkisinin de çok iyi anlaşılması ve uygulanması gerektiğine işaret eden Arslan, bireysel başvurunun objektif etkisinin Anayasa Mahkemesinin herhangi bir mesele hakkında Anayasa’yı yorumlayıp ihlal kararı verdikten sonra aynı meselenin tekrar tekrar bireysel başvuruya konu olmamasını gerektirdiğini, bunun da ancak kamu makamlarının ve derece mahkemelerinin aynı meseleye ilişkin uygulamalarını ihlal kararında ifade edilen ilke ve esaslar doğrultusunda gerçekleştirmelerine bağlı olduğunu vurguladı.

Yeni ihlallerin ortaya çıkmaması adına yapılması gerekenlere de değinen Arslan, şunları kaydetti: "Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruda tek tek sivrisinekleri öldürmek suretiyle bir mücadele yürütemez. Yapılması gereken hak ihlaline sebep olan bataklığın kurutulmasıdır. Bunun için de bireysel başvurunun objektif etkisinin kamu kurumları tarafından çok iyi anlaşılması ve uygulanması gerekir. Yeni bir ihlalin ortaya çıkmasını, yeni bir başvurunun yapılmasını beklemeden Anayasa Mahkemesinin tespit ettiği ilke ve esaslar hayata geçirilerek ihlallerin önünün kesilmesi gerekir."

Yeniden yargılama, tazminat gibi başvurucunun zararının karşılanması kapsamında mahkemelerin genel itibarıyla Anayasa Mahkemesinin verdiği ihlal kararlarına uyduğunu kaydeden Arslan, zaman zaman bazı problemler yaşansa da Türk hukuk düzeninde bir sıkıntının olmadığını ifade etti.

Başkan Arslan, son olarak bireysel başvurunun geleceğinin her şeyin ötesinde insanı merkeze alan, insanın temel haklarına ve haysiyetine saygıyı yücelten bir toplumsal/siyasal kültürün yerleşmesine ve kökleşmesine bağlı olduğunu, bu kültürel iklimin ise ancak “öteki”nin ontolojik varlığını kabul etmekle oluşabileceğini ifade etti. Farklılıklarımızla birlikte yaşama kültürü yerleştikçe ve bu kültürel iklimin gerektirdiği empati, hoşgörü ve uzlaşma gibi değerler hayata geçtikçe bir hak arama yolu olarak bireysel başvurunun etkililiğinin ve başarı şansının artacağına vurgu yapan Arslan “İnsan hakları aynı zamanda “ötekinin hakları”dır.” dedi.

Başkan Arslan, konuşmasının sonunda konferansın başarılı ve verimli geçmesini temenni ettiğini ifade ederek organizasyonda emeği geçen herkese teşekkür etti.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum