Artuğ Sayıner'in kızı Yeşim Karacebe Sayıner, Türkiye'nin ilk füze denemelerini anlattı

- "O dönem öncelikle kağıt üzerinde birtakım çalışmalar yapılıyor, projeler geliştiriliyor. İrili ufaklı 20 füze çalışması var, 1966'ya kadar uzanan. İhtilal dönemi. Bir süre sonra, 'Çalışmalara tamam ama roket atmayın.' diyorlar. Füzelerin atışı da bu şekilde sonlanıyor" - "Marmara 2, kademeli bir füze ve başlığı Fener Adası yakınlarında bulunuyor. Muhtemelen 15 kilometreye çıktığı farz ediliyor. Orada bir dünya üçüncülüğü var. Dünya üçüncülüğü oradan geliyor"

Artuğ Sayıner'in kızı Yeşim Karacebe Sayıner, Türkiye'nin ilk füze denemelerini anlattı
Editör: AA
11 Kasım 2022 - 13:56
HİLAL UŞTUK - Bandırma Füze Kulübü filmine ilham veren isimlerden Artuğ Sayıner'in kızı Yeşim Karacebe Sayıner, uzay çalışmalarının önemine değinerek, "Bunların mutlaka yerel yönetimler, üniversiteler ve gerekirse devlet tarafından desteklenmesi gerekiyor. Bir kısmının zaten desteklendiğini biliyoruz ama bu çalışmalara önem verip, önünün açılması lazım. Bakın mikrodalga bile uzay teknolojisiyle gelişen bir teknoloji. O yüzden Türkiye'ye çok ciddi katkıları olacağını düşünüyorum." dedi.

TRT ortak yapımı film, Artuğ Sayıner ve arkadaşlarının Bandırma'da kurdukları kulüp üzerinden, Türkiye'nin uzay yarışına başlangıcını beyaz perdeye taşıyor.

Filmin senaryo danışmanlığını üstlenen ancak 2021'de yaşamını yitiren Sayıner'in uzay mühendisi olan kızı Yeşim Karacebe Sayıner, ortaya çıkan yapımdan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, şöyle dedi:

"Babamın en büyük hayaliydi bir televizyon filmi ve bir belgesel çekilmesi çünkü yapılan bütün bu çalışmaların, düşüncenin, bu ileri görüşün, özellikle çocuklara ve gençlere bir şekilde kalmasını ve bunun devam etmesini çok istiyordu. Zaten kulübü de yaşatma arzusu ve hevesi, 80 yaşına kadar bununla uğraşması, tamamen bu istek ve hevesten geliyordu. O yüzden biz ailecek çok mutluyuz bu film çekildiği için. En azından Türk gençliğine böyle bir eser kaldı. 1957 yılında yapılan çalışmanın yarım asrı geçen bir hikayesi var aslında."

Yeşim Sayıner, 1957'de babası ile arkadaşlarının Bandırma'da ilk çalışmalara başladıklarını belirterek, şu bilgileri verdi:

"Şehit Mehmet Gönenç Lisesinin Havacılık Kolu olarak çalışmaya başlıyorlar. Filmde de ismi geçen 5 kişi ve bir de gazeteci var yanlarında. Onlar Bandırma Füze Kulübünü kuruyor. Sonra Bandırma Füze Kulübü farklı isimlerle beraber dernekleşiyor. Bu arada öğrenciler de büyüyor ve üniversite çağına geliyor. O dönemde özellikle filmde yine adı geçen Marmara serisi, Marmara 1, 2, 3 ve 4'ün arka arkaya atışları yapılıyor. O dönem öncelikle kağıt üzerinde birtakım çalışmalar yapılıyor, projeler geliştiriliyor. İrili ufaklı 20 füze çalışması var, 1966'ya kadar uzanan. İhtilal dönemi. Bir süre sonra, 'Çalışmalara tamam ama roket atmayın.' diyorlar. Füzelerin atışı da bu şekilde sonlanıyor."

- Marmara 2 füzesiyle 1960'larda dünya üçüncüsü oldular

İlk füze denemesinin Marmara 1 ile başladığını dile getiren Sayıner, "Filmdeki gibi aynı şekilde bir başarısızlıkla sonuçlanıyor. Herkes tabii çok üzülüyor. Marmara 2, kademeli bir füze ve başlığı Fener Adası yakınlarında bulunuyor. Muhtemelen 15 kilometreye çıktığı farz ediliyor. Orada bir dünya üçüncülüğü var. Dünya üçüncülüğü oradan geliyor." ifadelerini kullandı.

Sayıner, Hürriyet gazetesi tarafından bir füze yarışması düzenlendiğinin altını çizerek, çalışmaları Bandırma Füze Kulübü ile bağlantılı olmayan, İstanbul'dan Kirkor Divarcı'nın da yarışmaya katıldığını dile getirdi.

Yarışmada öncelikle Marmara 3 adlı çalışmanın ateşlendiğini ancak havalanmadığını kaydeden Sayıner, şöyle devam etti:

"Sonra Kirkor Bey'in çalışması olan, zannediyorum Hürriyet 2 roketi ateşleniyor ama o da olduğu yerde patlıyor. Sonra Marmara 4 ateşleniyor. Marmara 4, yaklaşık 5 kilometre öteye gidiyor. Öyle olunca yarışmayı babamlar yani Bandırma Füze Kulübü kazanıyor.

Bu arada şunu belirtmek isterim, birçok kaynakta Kirkor Divarcı ile Bandırma Füze Kulübü birbirine girmiş durumda. Babam hep söylerdi; Kirkor Bey de o dönemin değerli çalışmalarını yapan bir beyefendi ama İstanbul'da yer alıyor. Bandırma Füze Kulübü ve hikayesiyle kendisinin herhangi bir bağlantısı yok. Sadece o yarışmada bir araya gelmişler, Hürriyet gazetesi aracılığıyla. Daha sonra kendisi İstanbul'a dönerek muhtemelen çalışmalara devam etmiş."

Yeşim Sayıner, kulübün başta Ata ve Sirius olmak üzere birçok projeye imza attıklarını sözlerine ekleyerek, "Onlar daha çok yazılı projeler. Sonrasında Genelkurmayın, cumhurbaşkanı ve başbakanın, özellikle Türk Hava Kurumu ve 6. Jet Üssü desteğiyle çalışmalarına devam ediyorlar. Türkiye'nin o dönemki siyasi gelişmeleri nedeniyle de 'Projelere devam edin ama roket atışı yapmayın'. diyorlar." dedi.

- "Çalışmalara, yurt dışı basını yoğun ilgi gösterdi"

Kulübün çalışmalarına yurt dışı basınının da yoğun ilgisi olduğuna işaret eden Sayıner, "Yurt dışı basınının da belki filmdeki gibi bir CIA ajanı değil ama oldukça ilgisini çekiyorlar. Özellikle ABD. Çünkü Rusya bu çalışmaları yapıyor. Türkiye'de de böyle bir çalışma yapılıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Sayıner, babasının daha sonra avukat olduğunu ancak kulübü hiçbir zaman bırakmadığına dikkati çekti.

Kulübün isminin Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırma Derneği olduğunu aktaran Sayıner, "Bugün de gençlere, daha çok astronomi ve uzay konularında, çalışmalara destek veren bir kulüp olarak devam ediyor. Hali hazırda ismi HUZAD." diye konuştu.

Yeşim Sayıner, kulübün yaşamlarında çok büyük bir yer kapladığına değinerek, şunları söyledi:

"Kulüp benim ve kardeşimin, ağabeyimiz ya da ablamız gibi, aileden biriydi. Ben doğduğumda kulüp zaten vardı. Ben de 5 yaşında, alfabeyi öğrenmeden önce uzaya kimler ayak bastı, Uzayda nasıl çalışmalar oluyor, astronomi nedir vs. bunları öğrenmeye başladım. 'Ben uzay mühendisi olacağım.' demeye başladım. Tam da liseyi bitirip üniversite sınavına girdiğim dönemde İstanbul Teknik Üniversitesine bağlı olarak Havacılık ve Uzay Mühendisliği bölümü açıldı. Ben de Uzay Mühendisliği bölümünün ilk öğrencilerindenim. Daha sonra oradan mezun oldum. Türkiye'nin şartları nedeniyle uçak mühendisi olarak uçak bakım sektöründe çalışmalarıma devam ettim. Bir şekilde babamın misyonunu ben tamamlamış oldum. Tabii bizim de ortaokul ve lise dönemi uzay çalışmalarıyla devam etti. Hafta sonları hava üssüne giderek, orada roket çalışmaları yaptık, projeler hazırladık, TÜBİTAK'a gönderdik. Öyle bir grup olduk ve bunlar yine HUZAD'ın çatısı altında devam etti. Mesleğim olduğu için babam bununla hep gurur duyardı."

- "Her yaştan çocuğun izleyip ilham alacağı bir film"

Özellikle üniversite bünyesinde ve savunma sanayi alanında son 5 yılda havacılık ve uzay çalışmalarda ciddi bir artış olduğunu vurgulayan Sayıner, "Özellikle üniversite bünyesindeki tüm çalışmaların desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. HUZAD bunlardan bir tanesi. Onun bünyesinde de çalışan bazı arkadaşlarımız var. Bu çalışmalar oldukça önem taşıyor. Bunların mutlaka yerel yönetimler, üniversiteler ve gerekirse devlet tarafından desteklenmesi gerekiyor. Bir kısmının zaten desteklendiğini biliyoruz ama bu çalışmalara önem verip, önünün açılması lazım. Bakın mikrodalga bile uzay teknolojisiyle gelişen bir teknoloji. O yüzden Türkiye'ye çok ciddi katkıları olacağını düşünüyorum. Umarım bundan sonra bu konuda çok daha iyi haberler alırız." ifadelerine yer verdi.

Sayıner, babasının 2021'de 81 yaşında vefat ettiğini, yaşamı boyunca kulübü kapatmamak için çok uğraştığını dile getirdi.

Yapımcı Mustafa Uslu'nun 2021'in ekim ayında kendisini aradığını ve babasının vefatından önce projeyi konuştuklarını söylediğini kaydeden Sayıner, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Film, Bandırma Füze Kulübünün hikayesini aslında anlatıyor. O nedenle bazı detayları, birtakım fotoğrafları ilettim. Daha sonra filmi çektiler. Herhalde 2 ay önce, filmi henüz hamken seyrettik ve çok duygulandık ailece. Hakikaten bizim için çok özel bir andı. Hem Mustafa Uslu hem Ömer Faruk Sorak hem de ekipteki herkese çok teşekkür ediyorum. Çok naif bir film.

Teyzemler öğretmen. Şunu söylediler, 'Her yaştan çocuğun izleyebileceği ve ilham alacağı bir film.' O nedenle umarım tüm okullar buna gereken ilgiyi gösterir ve bu filmi izletir. Bir çocuğun kafasında şu olmalı. 'Ben yapabilirim. İnanıyorum. Bu çalışmayı ben sürdürebilirim.' Hakikaten bazı baskılara inat bunun olması gerekiyor, özellikle bilim alanında. Büyük fayda sağlayacağını düşünüyorum. Dün Twitter'da gördüm, çocuklardan birisi filmden çıkmış ve 'Ben de Marmara 6'yı yapacağım.' demiş. Bence bu film amacına ulaşıyor. Babamın da bütün isteği buydu. TRT'nin ortak yapımcılığına da ayrıca sevindim çünkü gelecek nesillere miras kalacak. Biz ailece sevinçliyiz, torunlarımız da bu filmi görüp izleyebilecek."


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum