Tarih: 24.10.2025 09:58

Savcılara “Süper Yetki” Tartışması: Yeni Düzenlemeye Tepki Var

Facebook Twitter Linked-in

Yeni Şafak Gazetesi, hazırlık aşamasındaki yeni torba yasa taslağında yer alan ve Cumhuriyet savcılarına hakim onayı olmadan kişilerin mal varlıklarına el koyma yetkisi tanıyan düzenlemeye sert eleştiriler yöneltti. Gazete, söz konusu değişikliğin "evrensel hukuk ilkeleri ve Anayasa'nın mülkiyet hakkı güvencesini hiçe sayabileceği" uyarısında bulundu.

Haberde yer alan bilgilere göre Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan taslak, "kara para aklama" ve "terörizmin finansmanı" suçlarıyla mücadele kapsamında Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 128'inci maddesinde değişiklik yapılmasını öngörüyor. Bu değişiklikle birlikte savcıların, mevcut durumda yalnızca hakim onayı ve MASAK, BDDK, SPK gibi kurumlardan gelen uzman raporları doğrultusunda uygulanabilen mal varlığına el koyma işlemlerini, artık doğrudan gerçekleştirebilmesi gündemde.

Mevcut Durumda Hukuki Denetim Bulunuyor

Mevcut sistemde, bir kişinin mal varlığına el koyma kararı alınmadan önce ilgili kurumlardan ayrıntılı bir rapor hazırlanması gerekiyor. MASAK veya diğer denetleyici kurumlarca hazırlanan bu rapor, en geç üç ay içinde savcılığa iletiliyor ve ancak bu rapor doğrultusunda hakim kararı verilebiliyor. Bu süreç, Anayasa ile güvence altına alınmış mülkiyet hakkını koruyan önemli bir denetim mekanizması olarak değerlendiriliyor.

Yeni Düzenleme: Raporsuz El Koyma Dönemi mi Başlıyor?

Yeni torba yasa taslağında yer alan madde, CMK 128'inci madde kapsamında bulunan tüm katalog suçlarda, savcılara doğrudan el koyma yetkisi verilmesini öngörüyor. Böylece, "gecikmesinde sakınca bulunan haller" gerekçesiyle savcılar, hakim kararı veya uzman raporu beklemeden kişilerin mal varlıklarına el koyabilecek.
Uzmanlara göre bu durum, hukuk güvenliği ilkesini zedeleyebilecek ve kişilerin ekonomik özgürlükleri üzerinde telafisi güç sonuçlar doğurabilecek.

"MASAK Raporu Zorunluluğu" Devre Dışı Kalıyor

2014 yılında yürürlüğe giren düzenleme ile "MASAK raporu zorunluluğu" getirilmişti. Bu uygulamanın amacı, şüphelinin "lekelenmeme hakkı" ve "masumiyet karinesi" kapsamında korunmasıydı. Ancak yeni düzenleme bu koruma mekanizmasını devre dışı bırakabilir. Hukukçular, hüküm kesinleşmeden uygulanan el koyma tedbirinin "fiili bir cezalandırma" anlamına geleceğini ve temel hak ihlali doğuracağını vurguluyor.

Hukukçular Uyarıyor: Hakim Kararı Formaliteye Dönüşebilir

Yeni Şafak'ın haberinde yer alan değerlendirmelere göre, savcıların bu yetkiyi geniş kapsamda kullanması durumunda, hakim onayının yalnızca "biçimsel" bir prosedüre dönüşme riski bulunuyor. Ayrıca MASAK gibi kurumların teknik analizlerinden yararlanılmaması, mahkemelerin finansal delilleri doğru değerlendirmesini güçleştirebilir.
Uzmanlar, bu durumun yargısal denetimi zayıflatacağını, mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasındaki anayasal dengeyi bozabileceğini belirtiyor.

"El Koyma Kural, Rapor Alma İstisna Olur" Endişesi

Yeni düzenlemenin en büyük risklerinden biri de, istisnai bir yöntem olan "gecikmesinde sakınca bulunan hal" uygulamasının genelleştirilmesi. Bu durumda, savcıların hemen her katalog suçta el koyma tedbiri uygulaması ve "rapor alma" sürecinin yalnızca istisnai bir prosedüre dönüşmesi mümkün hale geliyor.

Anayasa ile Çelişebilir

Uzmanlara göre, raporsuz ve yargı denetimi zayıf bir el koyma süreci, Anayasa'nın 35'inci maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkına aykırılık teşkil edebilir. "Önce el koy, sonra incele" anlayışının yerleşmesi halinde, bireylerin mal varlıklarına ilişkin temel güvenceler fiilen ortadan kalkabilir.

Yükümlülük Şüpheliye Yükleniyor

Taslak düzenlemede, kara para aklama ve terör finansmanı ile mücadele kapsamında "şüpheli kişinin mal varlığının yasal yollardan elde edildiğini ispatlama yükümlülüğünün" kendisine ait olduğu da belirtiliyor. Bu yaklaşım, ceza hukukunun temel prensiplerinden olan "ispat yükümlülüğü iddia sahibine aittir" ilkesine ters düşüyor.

Hukuki Denge Tartışması Derinleşiyor

Yeni Şafak'ın haberi, kamuoyunda tartışma yaratmaya devam ediyor. Hukuk çevreleri, savcılara bu tür "süper yetkiler" verilmesinin keyfi uygulamalara kapı aralayabileceğini ve mülkiyet hakkını zayıflatabileceğini dile getiriyor. Yasa taslağının yasalaşması halinde, yargı bağımsızlığı ve mülkiyet hakkı konusunda ciddi anayasal tartışmaların gündeme gelmesi bekleniyor.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —