İstinaf Mahkemeleri ile Yargıtay'ın iş yükü ne kadar azaldı?
İstinaf Mahkemelerinin önemi verdikleri kararlar ve yargılama süreçlerinin hızlanmasına yaptığı katkılar ile bir kez daha anlaşılmış oldu. İstinaf Mahkemeleri Yargıtay'ın iş yükünü tamamen hafifletti, bu durum rakamlara da yansıdı.
İstinaf Mahkemeleri diğer ismiyle Bölge Adliye Mahkemelerinin açılmasıyla birlikte yerel mahkemelerde yapılan yargılamalar sonucunda verilen cezaların temyiz süreçlerinde hızlanma olduğu dikkatlerden kaçmamıştı.
İstinaf Mahkemeleri ile birlikte Yargıtay'ın iş yükünün çok ciddi oranda azaldığı öğrenildi. İstinaf Mahkemeleri açılmasa Yargıtay'da sıra bekleyen 5 milyon dosya daha yer alırdı.
Konuyla ilgili resmi açıklama Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'dan geldi. Bakan Bozdağ şu açıklamayı yaptı: Bu konuda 10 tane kanun tasarısı hazırlamış. İlk kanun tasarısının 1923’de hazırlandığını söylersem bu işin ne kadar ehemmiyetli olduğunu anlamamız bakımından yeter de artar bile.
1940’lı yıllarda kanun tasarısı var, 1950’li yıllarda yine kanun tasarısı var, 1960’lı yıllarda kanun tasarısı var, 1970’li yıllarda ve 1980’li yıllarda kanun tasarıları var, yine 1990’lı yıllarda kanun tasarısı var. Nihayet 2004 yılında 10. kanun tasarısı yasalaşmak suretiyle Türkiye'de bölge adliye mahkemeleri bilahare bölge idare mahkemeleri kuruldu. Bunun dışında 1943 yılından beri adli yıl açılış konuşması yapan Yargıtay’ımızın birinci başkan sayısı 24, 2016’ya kadar bunun 17’si istinafın gerekliliğine ihtiyacına ve bu gereklilik ve ihtiyacın karşılanmasına vurgu yapmış, dönemin iktidarlarından ve parlamentosundan istinafın faaliyete geçirilmesini istemiştir.
Ancak her defasında bu irade hakim kalmıştır. Tasarılar zaman zaman adalet komisyonuna gelmiş, zaman zaman Genel Kurula kadar gelmiş ama bir türlü yasalaşma imkanı bulamamıştır. 25.9.2004 tarihinde istinafla ilgili bölge adliye mahkemelerinin kurulmasına dair yasa Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilerek tarihi bir reforma Meclis’imiz imza atmıştır. Reforma imza atmak, yasal düzenlemeyi yapmak tek başına yetmiyor.
Elbette o yasal düzenlemelere hayat verecek ve onları uygulamaya koyacak bir sistemi kurmak ve kurumsallaşmayı sağlamak gerekli kadroları oluşturmak da diğer bir adım. Ne var ki 2004’te yasalaşan kanunun uygulaması uzunca bir zaman sağlanamadı. Gerek binalar eksik, gerek malzemeler eksik, gerek hakim ve savcımız eksik, gerek başka başka eksikler, olumsuzluklar bahane edilerek her yıl ertelene, ertelene tam 12 yılda yasa çıktıktan sonra istinafın faaliyete geçmesi maalesef mümkün olamamıştır.
15 Temmuz 2016’da yaşanan hain darbe teşebbüsünden önce Kenan İpek Müsteşarım da burada sağ olsun o dönemde Sayın Cumhurbaşkanımıza arzımız oldu, darbe teşebbüsü öncesi ‘Faaliyete geçirebiliriz. İmkanlarımız tamam. Eksiklerimizi tamamladık, gerekli adımları atabiliriz. Şu şu bölgelerde de şu kadar daire kurabilecek gücümüz var’ dedik ve kararı aldık Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesi ve onayıyla 20 Temmuz'da istinafın faaliyete geçirilmesi kararı alındı.
Ancak arkasından ülkemize ve milletimize karşı büyük bir ihaneti içeren FETÖ, hain darbe teşebbüsü 15 Temmuz'da gerçekleşti ve bildiğiniz gibi pek çok hakim ve savcı açığa alındı, meslekten uzaklaştırıldı. Durum böyle olunca, durumu yeniden değerlendirme zarureti ortaya çıkmıştı. 20 Temmuz'da Cumhurbaşkanımıza bir kez daha sorduk, ‘Sizin onay verdiğiniz ve hayırlı olsun dediğiniz dönemde vaziyetimiz buydu. Ancak gelinen noktada yeni durumlar ortaya çıktı.
Bunu erteleyebiliriz de faaliyete geçirebiliriz de. Bütün bunlara rağmen bizim bunları faaliyete geçirecek imkanımız da var, kadromuz da var’ diye kendisine arzda bulunduğumuzda dedikleri şu, ‘İstinaf konusu, bizim hep gündemizde oldu, yıllarca mazeretle erteledik, bugüne geldik. Artık ertelemek yok. Elimizde bir tane kuruyorsak, bir tane kuralım, iki tane kuruyorsak, iki tane kuralım. Ama bu reformu hayata geçirelim’ dedi ve bu irade sonunda da 20 Temmuz'da istinaf fiilen de faaliyete geçmiş oldu.