Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, "Yüzyıllık Emanet Kızılay Esir Mektupları Sergisi" açılışında konuştu

ABONE OL

- "Sayın Cumhurbaşkanı'mızın bizlere verdiği sorumluluk çerçevesinde, bu zulmü görünmez kılmak ve hatta meşrulaştırmak için çalışan İsrailli ve Batılı medya şirketlerinin, siyasetçilerin sistematik yalanlarına, kara propagandalarına ve dezenformasyon kampanyalarına karşı mücadele ediyoruz, onları ifşa etmek ve hakikati haykırmak için çaba sarf ediyoruz" - "Bu dezenformasyon kampanyalarını yapanlar, bizi bir kara propaganda ve yalan sarmalına mahkum etmeye çalışıyorlar. Biz yalana ve onun arkasındaki kötülüğe Allah'ın izniyle teslim olmayacağız. Nasıl ki Filistin için direniyorsak, hakikat için de direneceğiz, mücadele edeceğiz ve Allah'ın izniyle kazanacağız"

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İsrailli ve Batılı medya şirketlerinin ve siyasetçilerin dezenformasyon kampanyalarına karşı mücadele ettiklerini belirterek, Bu dezenformasyon kampanyalarını yapanlar, bizi bir kara propaganda ve yalan sarmalına mahkum etmeye çalışıyorlar. Biz yalana ve onun arkasındaki kötülüğe Allah'ın izniyle teslim olmayacağız. Nasıl ki Filistin için direniyorsak, hakikat için de direneceğiz, mücadele edeceğiz ve Allah'ın izniyle kazanacağız. dedi.

Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın katılımıyla Millet Kütüphanesi Anadolu Salonu'nda düzenlenen Yüzyıllık Emanet Kızılay Esir Mektupları Sergisinin açılış programındaki konuşmasında, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak Türk Kızılay ve TRT ile birlikte düzenledikleri serginin açılışında davetlilerle birlikte olmaktan duyduğu memnuniyeti ifade etti.

Tarihin, kimine göre savaşların, kimine göre ise medeniyetlerin tarihi olduğunu belirten Altun, bir başka deyişle tarihin, toplumlar arası çatışmaların yahut toplumlar arası etkileşimlerin bir bütününü işaret ettiğini bildirdi.

Her ne olursa olsun esas itibarıyla tarihin, hak ile batılın mücadelesi olduğunu dile getiren Altun, Türkiye'nin üzerinde yükseldiği bu toprakların, coğrafyanın ve medeniyetin tarih boyunca hak namına verilen mücadelenin, savaşların bir hamulesi, bir özeti anlamını taşıdığını kaydetti.

Altun, tarih kitaplarının bu savaşları veren büyük orduları, komutanları, kahramanları yazdığını belirterek hikayeleri anonim olan bu savaşların gerçek kahramanları askerlerin, esasında tarihin gerçek öznesi olduğunu söyledi.

Her birinin hikayesinin biricik ve sahici olduğuna işaret eden Altun, gerçek tarih ilminin, o hikayelerle buluşturan uğraşın adı olduğunu bildirdi.

- Bu hikayelerde Anadolu insanının irfanı, gücü var

Altun, bugün Türkiye'nin tarihini var eden, istiklali tescilleyen o gizli kahramanlardan bazılarının hikayesine şahitlik etmek için bir arada bulunulduğunu belirterek, şöyle devam etti:

Bundan yaklaşık 100 yıl önce vatanı, izzeti, milleti için savaşan ve bu savaş esnasında esir düşen asil insanların hikayelerini göreceğiz, onlara tanıklık edeceğiz. Bu hikayelerde hem hasret, hem aşk, hem merhamet, hem cesaret, hem de iyilik var. Bu hikayelerde Anadolu insanının irfanı, gücü var. Bu hikayeler, bizim hikayemiz, bu hikayeler bizi biz yapan değerlerin hikayesi. Bu hikayeleri bize, Birinci Dünya Savaşı esnasında, Osmanlı devleti saflarında savaşırken düşman eline geçen esirlerin ailelerine gönderdikleri mektuplar anlatıyor. Burada, 'Yüzyıllık Emanet Esir Mektupları Sergisi'nde bu mektupları kamuoyuyla, milletimizle buluşturuyoruz ve bunun gururunu yaşıyoruz.

Türk Kızılay arşivindeki mektupların, titiz bir çalışmayla Millet Kütüphanesi'nde milletle buluştuğunu ifade eden Altun, o dönemki adıyla Hilal-i Ahmer Cemiyetinin, Birinci Dünya Savaşı esnasında bünyesindeki Üsera Heyeti marifetiyle hem İtilaf devletlerinin elindeki Türk esirlerin hem de Osmanlı devletindeki yabancı esirlerin aileleriyle haberleşmeleri için bir mekanizma kurduğunu söyledi.

Altun, bu mekanizmanın bile büyük bir medeniyetin kalenderliğini, zarafetini, insaniliğini ortaya koyan bir girişim olduğunu belirterek, bu mektupların gerçek bir tarihi ve en çok da yarım kalmış hikayeleri anlattığını bildirdi.

Çeşitli gerekçelerle, muhataplarının sabırlı ve ısrarlı bekleyişlerine rağmen yerlerine ulaşamamış mektuplar, okunamamış satırlar bulunduğuna dikkati çeken Altun, şöyle devam etti:

Esas itibarıyla buradaki yarım kalmışlık, aziz milletimizin o dönemde tarih sahnesindeki durumuna çok benziyor.
Bu aziz millet, Tanzimat döneminden mütareke yıllarına kadar hep bir yarım kalmışlık yaşadı. Öyle bir yarım kalmışlık ki kendisi yaşarken yaşatma, kesret içinde vahdet ve kardeşlik içinde büyüme anlayışıyla ayağını bastığı her toprağı esenlik diyarı kılan bir iradenin yarım kalmışlığı bu. Bugün bu yarım kalmışlığın izlerine dünyanın pek çok farklı bölgesinde şahitlik ediyoruz, Balkanlar'da, Kuzey Afrika'da, Kafkasya'da, Orta Doğu'da rastlıyor, tüm bu topraklarda bu yarım kalmış hikayenin yarattığı sancıları hep birlikte ne yazık ki tecrübe ediyoruz.

- İsrail işgal endüstrisi, bugün bırakınız bölge barışını, dünya barışını tehdit eder hale gelmiştir

Altun, bu diyarların, huzur, adalet, barış ve esenlik aradığını dile getirerek, şunları kaydetti:

İşte Gazze, işte Filistin... Filistin'deki zulüm bugünün meselesi değil, yarım kalmış, yarım bırakılmış hikayemizin acı neticelerinden biridir. İsrail'in bugün Gazze'de had safhaya vardırdığı zulümleri, katliamları ve soykırım girişimi tarihsel bir zulüm ve talan düzeninin bir yansımasıdır. Yirminci yüzyıl boyunca Batılı sömürge düzeni tarafından cesaretlendirilen ve desteklenen İsrail işgal endüstrisi, bugün bırakınız bölge barışını, dünya barışını tehdit eder hale gelmiştir. Bugün İsrail, düzenlediği saldırılarla bebekleri, çocukları, kadınları, yaşlıları katletmekte, sağlık çalışanlarını, gazetecileri, sivil toplum gönüllülerini ve Birleşmiş Milletler mensuplarını hedef almakta ve onların üzerine bombalar yağdırmaktadır. Masumları, çocukları, kadınları katletmek; hastaneleri, okulları, evleri bombalamak; gazetecileri, doktorları, sağlık çalışanlarını kasıtlı şekilde hedef almak açık ve net şekilde bir savaş suçudur, zalimliktir, gaddarlıktır, alçaklıktır. Bu zalimliğin kaynağında ise açık ve net bir kıyım ve intikam motivasyonu vardır.

Türkiye'nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde bu zulmü ortadan kaldırmak için var gücüyle çalıştığını vurgulayan Altun, şu ifadeleri kullandı:

Sayın Cumhurbaşkanı'mız 2 gün önce çok önemli bir konuşma yaptı ve orada çok açık ve net bir şekilde milletimize ve tüm dünyaya bir mesaj verdi. Dedi ki Sayın Cumhurbaşkanı'mız, 'Biz Gazze'deki kardeşlerimizi asla sahipsiz, çaresiz ve tek başına bırakmıyoruz, bırakmayacağız. Şundan emin olunuz ki, biz Filistin meselesinde, Gazze'de yaşananlar konusunda görünenden çok daha fazlasını yapıyoruz, yapmayı da sürdüreceğiz.' Allah Cumhurbaşkanı'mızın gücüne güç katsın. Cumhurbaşkanı'mızın kararlı tutumu ve dirayetli liderliğiyle Türkiye gerek Gazze'deki zulmün bir an önce son bulması için gerekse de 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulması için çaba sarf etmektedir.

Bizler yine Sayın Cumhurbaşkanı'mızın bizlere verdiği sorumluluk çerçevesinde, bu zulmü görünmez kılmak ve hatta meşrulaştırmak için çalışan İsrailli ve Batılı medya şirketlerinin, siyasetçilerin sistematik yalanlarına, kara propagandalarına ve dezenformasyon kampanyalarına karşı mücadele ediyoruz, onları ifşa etmek ve hakikati haykırmak için çaba sarf ediyoruz. Bu dezenformasyon kampanyalarını yapanlar, bizi bir kara propaganda ve yalan sarmalına mahkum etmeye çalışıyorlar. İstiyorlar ki biz bu sarmalda debelenelim. Biz debelendikçe umutlarımız yok olsun, umutlarımız yok oldukça, tükendikçe çaresizliğe, eylemsizliğe ve zalime teslimiyete zorlanalım. Biz yalana ve onun arkasındaki kötülüğe Allah'ın izniyle teslim olmayacağız. Nasıl ki Filistin için direniyorsak, hakikat için de direneceğiz, mücadele edeceğiz ve Allah'ın izniyle kazanacağız.

Altun, Türkiye Cumhuriyeti olarak, bir kez daha tüm dünya kamuoyunu, uluslararası örgütleri ve devletleri Gazze'deki insanlık kıyımına karşı çıkmaya, sorumluluk almaya davet ederek, Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde sürdürdükleri insan odaklı, barış ve güvenliği esas alan istikrarlaştırıcı dış politikanın uluslararası aktörlere örnek olması temennisinde bulundu.

Ülke olarak alınan tavrın insanlığın ve vicdani duruşun bir gereği olduğunu dile getiren Altun, Emine Erdoğan'ın barış, Gazze'deki çocuklar, mazlum ve muhtaç durumdaki insanlar için gösterdiği samimi gayretin de bu tavrın yansıması olduğunu belirtti.

Sergiye emek veren tüm mesai arkadaşlarına, arşivini açan Türk Kızılaya, TRT'ye ve Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'nin çalışanlarına teşekkür eden Altun, programa katılan Emine Erdoğan'a en kalbi şükranlarını sundu.

Altun, Cumhuriyet'in 100. yılının idrak edildiği bugünlerde sergilenen bu mektupların derin, güçlü ve kahramanlıklar dolu bir tarihe sahip olunduğunu gösterdiğini belirterek, tüm şehitlere Allah'tan rahmet diledi.

Konuşmaların ardından Emine Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve beraberindekiler, sergiyi gezdi.