Tarih: 24.12.2025 15:57

Cezaevinde Avukat Görüşünün Kayda Alınması Hak İhlali Sayıldı

Facebook Twitter Linked-in

Anayasa Mahkemesi (AYM), terör suçlarından hükümlü bulunan kişilerin avukatlarıyla yaptığı görüşmelerin uzun süreli ve gerekçesiz şekilde kayda alınmasını, görüşmeler sırasında görevli bulundurulmasını ve avukat-müvekkil arasındaki belgelere el konulmasını özel hayata saygı hakkının ihlali olarak değerlendirdi. Yüksek Mahkeme, söz konusu uygulamaların kanuni dayanağı bulunsa da ölçülülük ve demokratik toplum gerekleriyle bağdaşmadığına hükmetti.

3 ay diye başladı, 17 ayı aştı

Karara konu olay, Tokat T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda terör suçlarından hükümlü bulunan iki mahpus hakkında uygulanan tedbirlerden kaynaklandı. Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebi üzerine İnfaz Hâkimliği, 12 Nisan 2019 tarihinde 36 hükümlüyü kapsayan bir kararla, avukat görüşmelerinin üç ay süreyle kayda alınmasına, görüşmelerde görevli bulundurulmasına ve avukat-müvekkil arasında verilen belgelere el konulmasına izin verdi.

Savcılık, talebin gerekçesi olarak cezaevlerinde örgütsel açlık grevleri yapıldığı, bu eylemlerin yeni talimatlarla genişleyebileceği ve söz konusu talimatların avukatlar aracılığıyla iletilebileceğine dair istihbarat bulunduğunu ileri sürdü.

Ancak bu tedbir, üç aylık süreyle sınırlı kalmadı. İnfaz Hâkimliği tarafından aynı gerekçelerle defalarca uzatıldı ve uygulama 17 ayı aşkın bir süre boyunca kesintisiz şekilde devam etti. Uzatma kararlarına yapılan itirazlar ise reddedildi.

AYM: Kanuni dayanak var ama ölçü yok

Bireysel başvuru üzerine dosyayı inceleyen Anayasa Mahkemesi, öncelikle müdahalenin 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'a dayandığını ve "kamu düzeni ile güvenliğinin korunması" gibi meşru bir amaca yönelik olduğunu kabul etti. Ancak Mahkeme'ye göre sorun, tedbirlerin süresi ve sürekli uzatılma biçiminde ortaya çıktı.

AYM kararında, avukat-müvekkil görüşmelerinin mahremiyet içinde yapılmasının, hükümlülerin hukuki yardım alma hakkının ve özel hayatlarının korunması açısından hayati önemde olduğuna dikkat çekildi. Mahkeme, bu tür kısıtlamaların istisnai olabileceğini, ancak bunun için her uzatma kararında somut, güncel ve kişiye özgü gerekçelerin ortaya konulması gerektiğini vurguladı.

"Sürekli uzatma alışkanlık haline geldi"

Kararda, ilk tedbir kararında ileri sürülen gerekçelerin, aylar sonra verilen uzatma kararlarında hâlâ geçerli olup olmadığının değerlendirilmediği belirtildi. Yargı mercilerinin, değişen koşulları dikkate almadığı, kısıtlamaların başvurucular üzerindeki etkilerini irdelemediği ve daha hafif önlemlerin mümkün olup olmadığını tartışmadığı tespit edildi.

AYM, bu yaklaşımın, temel haklara yönelik müdahalelerin belirli aralıklarla gözden geçirilmesi ve ölçülü tutulması yönündeki anayasal yükümlülükle bağdaşmadığını kaydetti.

Özel hayata saygı hakkı ihlal edildi

Bu gerekçelerle Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Tedbirlerin başvuru sonrasında kaldırılmış olması nedeniyle yeniden yargılamaya gerek görmeyen Mahkeme, ihlalin manevi boyutunun giderilmesi amacıyla başvuruculara ayrı ayrı 30 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi.

Emsal niteliğinde

12 Haziran 2025 tarihli karar, özellikle terör suçları kapsamında ceza infaz kurumlarında uygulanan avukat görüşmesi kısıtlamalarına ilişkin emsal bir içtihat olarak değerlendiriliyor. Karar, güvenlik gerekçesiyle getirilen tedbirlerin süresiz ve otomatik hale getirilemeyeceğini, her durumda ölçülülük ilkesinin korunması gerektiğini bir kez daha ortaya koydu.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —