Başsavcının savcı kararı üzerindeki görüldü yetkisi
Başsavcının, Cumhuriyet savcısı kararlarındaki "görüldü" yetkisiyle ilgili önemli bir makale yayınlandı.
CUMHURİYET BAŞSAVCISININ CUMHURİYET SAVCISININ KARARLARI ÜZERİNDEKİ GÖRÜLDÜ YETKİSİ
Cumhuriyet savcısı Bülent Cansu'nun kaleme aldığı o yazı: 5235 sayılı Kanun’un 18. ve 2802 sayılı Kanun’un 5. maddesinde düzenlenen Cumhuriyet başsavcısının gözetim ve denetim yetkisinin kapsamında; (i) 5235 sayılı Kanun’un 18. maddesinin birinci fıkrasının ikinci bendindeki başsavcılığın verimli, uyumlu ve düzenli bir şekilde çalışmasını sağlamak görevi ile iş bölümü yapma yetkisi, (ii) aynı fıkranın dördüncü bendindeki Cumhuriyet savcılarının soruşturmayı sonlandıran kararları arasında oluşabilecek farklılıkların giderilmesi ile bu kararların kanuna uygunluğunun denetlenmesi yetkisi, (iii) 2802 sayılı Kanun’un 23. maddesindeki savcılar hakkında sicil fişi doldurma yetkisi, (iv) aynı Kanun’un 62. maddesindeki öğrendikleri savcıların disiplin cezasını gerektiren eylemlerini Adalet Bakanlığına bildirme yükümlülüğü bulunmaktadır.
5235 sayılı Kanun’un 18. maddesinin dördüncü fıkrasındaki “Cumhuriyet başsavcısı, Cumhuriyet savcılarının soruşturmayı sonlandıran kararları arasında oluşabilecek farklılıkların giderilmesi ile bu kararların kanuna uygunluğunun denetlenmesi hususlarında görevli ve yetkilidir.” şeklindeki yukarıda (i) ile gösterilen başsavcının yetkisi 17 Haziran 2021 tarih ve 7328 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile düzenlenmiştir. Bu düzenlemeden önce başsavcının görüldü yetkisinin olup olmadığı tartışmalı idi.
5235 sayılı Kanun’un 18. maddesine dördüncü fıkra eklenmeden önce farklı yargısal kararlar bulunmaktaydı. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun (CGK) ... sayılı kararında başsavcının soruşturma sonucunda iddianame ve kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararlara görüldü yapma yetkisine sahip olduğu belirtilmiş idi.
Bunun aksine, 19. Ceza Dairesinin ... sayılı kararında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra geri alınması şeklinde bir yolun Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer almadığı, Cumhuriyet savcısı tarafından 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’nun 5. maddesine göre elektronik imza ile imzalanan kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın hiçbir onay işlemine gerek olmadan hukuken geçerli bir ceza muhakemesi işlemi niteliğinde olduğu belirtilmiştir. CGK’nun ... sayılı kararında ise kanunlarda idari veya adli denetim yaparak Cumhuriyet savcısının suç soruşturması sonucunda verdiği kararların kaldırılması yetkisinin Cumhuriyet başsavcısına tanınmadığı, 5235 sayılı Kanun’un 17, 18 ve 20. maddeleri uyarınca Cumhuriyet savcılarının, aynı yer Cumhuriyet başsavcısından müstakilen adli göreve ilişkin işlemleri yapabileceği, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verebileceği belirtilmiştir.
Aynı kararda, 2802 sayılı Kanun’un 5. ve 5235 sayılı Kanun’un 18. maddelerinde düzenlenen, sınırları açık ve net bir şekilde çizilmeyen gözetim ve denetim yetkisi adı altında Cumhuriyet başsavcısı tarafından yapılacak işlemlerin kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların hukuken sonuç doğurmasına bir etkisi olmayacağı, anılan gözetim ve denetim yetkisinin bir suç soruşturması sonucunda hangi kararın verilmesi gerektiği yönündeki emirleri veya kararın onanmasını/iade edilmesini kapsamayacağı, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın geçerlilik şartları arasında Cumhuriyet başsavcısı tarafından anılan kararın onaylanması şeklinde bir işlemin bulunmadığı, Cumhuriyet savcısı tarafından elektronik imza ile imzalanan kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın hiçbir onay işlemine gerek olmadan hukuken geçerli hâle geleceği, 04 Aralık 2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) açıkça düzenlenen şartlar gerçekleşmeden hukuken geçerli kovuşturmaya yer olmadığına dair karar kaldırılarak iddianame tanzim edilemeyeceği de vurgulanmıştır.
5235 sayılı Kanun’un 18. maddesinin dördüncü fıkrasının eklenmesi ile birlikte tartışmaların sona erdiği düşünülmektedir. Ancak bu düzenlemenin yalnızca kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar hakkında geçerli olduğu, CMK’nun 158. maddesinin altıncı fıkrası uyarınca henüz soruşturma başlamadan verilen soruşturmaya yer olmadığına dair kararları kapsamadığı ileri sürülmüştür. Aynı düşünce iddianameler için de ileri sürülebilir. Soruşturmaya yer olmadığına dair karar soruşturmayı neticelendiren kararlardan değildir. İddianame düzenlemesi de soruşturmayı neticelendirmemektedir, çünkü soruşturma süreci CMK'nın 175. maddesine göre, mahkemece iddianamenin kabulü edilme anına kadar devam etmektedir.
Aslında 5235 sayılı Kanun’un 18. maddesinin dördüncü fıkrasındaki “Cumhuriyet başsavcısı, Cumhuriyet savcılarının soruşturmayı sonlandıran kararları arasında oluşabilecek farklılıkların giderilmesi ile bu kararların kanuna uygunluğunun denetlenmesi hususlarında görevli ve yetkilidir.” şeklindeki düzenlemenin kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara olur verme mahiyetinde bir görüldü yetkisini içermediği de ileri sürülebilir.
Burada yapılan düzenleme ile amaçlanan hususun kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile soruşturma sona erdiğinden, bu kararın önemine binaen, başsavcının zaten var olan savcıların soruşturmayı sonlandıran kararları arasında oluşabilecek farklılıkların giderilmesi ile bu kararların kanuna uygunluğunun denetlenmesi yetkisini vurgulamak ve bu yetkisini kullanırken hassas olmasını temin etmek olduğu söylenebilir. Kanun teklifinin gerekçesinde “soruşturmayı sonlandıran kararlarla ilgili olarak uygulamada oluşabilecek farklılıkların önlenmesi ve uygulama birliğinin sağlanması amacıyla Cumhuriyet başsavcılarına sorumluluk verilmektedir.” denilmiştir. Bu gerekçe ile birlikte yasal düzenlemenin lafzî ve gayî yorumu yapıldığında, başsavcının, savcının soruşturmayı neticelendiren her işlemine onay anlamına gelecek görüldü yetki ve sorumluluğunun bulunduğu sonucuna varılması mümkün değildir.
Ceza muhakemesi sistemimizde, CMK’nun m. 160/1, m.170/1, m. 172/1; 5235 sayılı Kanun’un m.20/1’de görüldüğü üzere, iddia faaliyetini yürütme görevi bizzat Cumhuriyet savcısına verilmiştir. Dolayısıyla, Cumhuriyet savcısının iradesini kısıtlayacak hiçbir engele takılmadan tek başına tüm soruşturma işlemlerini yaparak karar verebilmektedir. CMK’da savcının verdiği kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın hukuken sonuç doğurmasını engelleyen tek ihtimal bu kararın itiraz merci tarafından kaldırılması; iddianamenin ise mahkemece iade edilmesidir.
Yukarıda izah ettiğim üzere düzenlemenin açıklık içermemesi ve CMK sisteminin buna uygun olmaması nedenleriyle 5235 sayılı Kanun’un 18. maddesine eklenen dördüncü fıkrası ile başsavcıya savcının kararları üzerinde görüldü yetkisinin aslında verilmediğini savunmaktayım. Ancak bu yetkinin verildiği genel kabul gördüğünden bu kabul üzerinden düşünüldüğünde ise bazı sorunlar ortaya çıkmaktadır. Cumhuriyet başsavcısının verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararın hatalı olduğunu düşündüğü takdirde nasıl bir yol izleyeceği, Cumhuriyet savcısının vermiş olduğu kararın doğru olduğu hususunda ısrar edebilmesinin mümkün olup olmadığı, savcının başsavcının kararıyla bağlı olup olmadığı, bu görüldü yetkisinin iddianameler için de geçerli olup olmadığı açık değildir.