Adli Tıp'ın titiz çalışması 20 yıl sonra 'liyakat nişanı' getirdi
İspanya, 2003'te Trabzon'da düşen ve 62'si İspanyol askeri 75 kişinin öldüğü uçak kazası sonrası DNA örneklerinden yaptıkları doğru kimliklendirme dolayısıyla Adli Tıp Kurumunun iki çalışanına Sivil Liyakat Nişanı ödülü verdi.
Editör: adalet.tv
31 Temmuz 2023 - 18:01
Trabzon'da 20 yıl önce düşen uçakta hayatını kaybeden 62 İspanyol askerle ilgili kimliklendirme çalışmaları sebebiyle Sivil Liyakat Nişanı verilen adli tıpçılar Ömer Müslümanoğlu ve Bülent Şam, kazada hayatını kaybeden askerlerin yakınlarına verdikleri sözü yerine getirmenin mutluluğunu yaşıyor.
Adli Tıp Kurumu Başkan Yardımcısı Müslümanoğlu ve Adli Tıp Uzmanı Dr. Şam, İspanya'da gündem olan olayla ilgili yaşadıklarını ve kendilerine verilen ödülle ilgili duygularını AA muhabirine anlattı.
Müslümanoğlu, kaza haberini aldıktan sonra Adli Tıp Kurumundan dönemin başkanı Kemalettin Kurt, biyoloji bölümünden Fatih Akyüz ve diş hekimi Hüseyin Afşin'le Trabzon'a gittiklerini, İspanyol ekibin de gelmesiyle yaşamını yitirenler için muayene ve DNA için örnek alma işlemleri yaptıklarını söyledi.
Bazı İspanyol askerlerin cenazelerinin kazada yanması nedeniyle kimliklendirme çalışmaları yapılması gerektiğini belirten Müslümanoğlu, buna ilişkin örnekler alıp çalışmaya başladıklarını ifade etti.
Müslümanoğlu, İspanyol yetkililerin cenazeleri bir an önce ülkelerine götürmek istemesi üzerine DNA analizleri ve profillerinin asker yakınlarıyla karşılaştırılması gerektiği konusunda uyarıda bulunduklarını ancak imzalanan tutanak sonrası cenazelerin Madrid'e götürüldüğünü dile getirdi.
Aileler İstanbul'a gelerek DNA için örnekler verdi
Müslümanoğlu, kazadan bir yıl sonra İspanya'dan gelen telefonla hayatını kaybedenler için yakınlarına gösterilmeden tören düzenlendiğini ve kimliklendirme işlemlerinde hata yapıldığı konusunda şüpheye düşüldüğünü öğrendiklerini aktardı.
Cenazelerin bir kısmının vasiyetler doğrultusunda yakıldığını, kimisinin de gömüldüğünü dile getiren Müslümanoğlu, şöyle konuştu:
"Ordu asker ailelerine çocuklarının durumunun çok kötü olduğunu, kendilerinin de gerekli kimliklendirmeyi yaptıklarını söyleyip cenazeleri göstermemiş. Aileler en sonunda 'Madem bu kadar kötü durumdalar, peki nasıl tanıdınız evlatlarımızı?' diye sormuş. Bunun üzerine bizi aradılar ve bir şüphe oluştuğunu söylediler. Biz de eğer ailelerden alınacak örnekleri buraya gönderirlerse ya da aileler İstanbul'a gelirse bu çalışmaları yapabileceğimizi söyledik. Sonrasında aileler İstanbul'a geldi. Gelen ailelerle tüm aldığımız örneklerin DNA profillerini karşılaştırdık ve raporlarımızı hem Maçka Başsavcılığımıza hem de İspanya'ya gönderdik. Bu şekilde bazı cenazeler de kimliklendirilmiş oldu."
Bu çalışmanın ardından ailelerin ordu aleyhine davalar açtığını, Bülent Şam'la tanıklık yapmak üzere Madrid'e davet edildiklerini anlatan Müslümanoğlu, İspanya medyasında süreç içerisinde bir hata varsa bunun Türklere ait olduğu, DNA örneklerinin alınmadığı, hatta Türkiye'de DNA çalışmalarının yapılmadığına dair haberler yer alması üzerine doğruları anlatmak adına daveti kabul ettiklerini söyledi.
- "İspanya'ya elimizde kalan 23 askere ait örnekleri gönderdik"
Asker ailelerine söylenen iddialardan birisinin de Türk heyetinin İspanyol yetkilileri yaşamını yitirenlerin muayenesine almadığı yönünde olduğunu belirten Müslümanoğlu, bu işlem sırasında birlikte olduklarını gösteren fotoğrafların bulunduğunu anlattı.
Duruşmadan bir gün önce İspanya'ya gittiklerinde havalimanından itibaren medyadan büyük bir ilgi gördüklerini ifade eden Müslümanoğlu, ellerindeki fotoğrafları ve olaylar sırasında yaşadıklarını ailelere anlattıklarını söyledi.
Açıklamalarının bazı gazetelerin manşetlerinde yer aldığını aktaran Müslümanoğlu, şunları kaydetti:
"Daha önce bizim ifademizi kabul etmeyeceğini bildiren yargıç, basında çıkan ifadelerimizden sonra son duruşmaya bizi tanık olarak dinlemek üzere kabul etti. Mahkeme sonunda tazminat kararının yanı sıra ilgili istifa ve görevden almalar gerçekleşti. Bazı cenazeler yakılıp bazıları da gömülmüştü ama aileler onlar doğru yerdeler mi, değiller mi bilmedikleri için bizden bir söz istediler, 'Bu işler bittiği zaman yetkililer anlaşırsa evlatlarımızın kalan parçalarından bize gönderirseniz biz de onları toprağa koyar ve başlarında dua edebiliriz' diye. Biz de 2019'da dava bitip de bütün yazışmalar, devletler arası anlaşmalar yapıldıktan sonra İspanya'ya elimizde kalan 23 askere ait örnekleri gönderdik."
"Sadece tanık değil, aynı zamanda sanık statüsündeydik"
Dr. Bülent Şam ise ailelerin kendileriyle iletişim kurmasından sonra asıl kaygılarının, mahkemenin onların itiraz ve taleplerini dikkate almayıp tam aksine ordunun deklare ettiği senaryoyu ciddiye alması olduğunu anladıklarını söyledi.
Her şeyden önce gerçeğin açığa çıkmasının görevlerinden biri olduğunu vurgulayan Şam, şu değerlendirmede bulundu:
"Ailelerin talebi bizim için çok önemli. Onlara yardımcı olmak da yeminimizin bir parçası ama başka anlamları da var. İspanya'da havaalanına indiğimiz sahneden itibaren aslında bizim tahmin ettiğimizin çok dışında bir durumla karşı karşıya olduğumuzu anladık. Bütün basın karşımızdaydı. İspanyolların o günlerdeki temel gündem maddesiydi. Mahkemede, sadece tanık değil, aynı zamanda sanık statüsündeydik. Bir buçuk saat boyunca çapraz sorgu çok ağır bir sahneydi. Tanıklığımızın ötesinde eğer suçlanacaksak da alnımız ak gitmiştik. Biz kendimizden emindik. Zaten her şeyi de kayıt altına almıştık."
Şam, kaza sonrası yaşananları ve yaptıkları çalışmaları mahkemede belgeleriyle anlattıktan sonra, ailelerin haklı olduğunun ve ordunun bu konuda ağır ihmali bulunduğunun ortaya çıktığını dile getirdi.
Gerçeğin ortaya çıkmasında oynadıkları rolün İspanya için çok önemli olduğuna işaret eden Şam, "Bir diğeri de ailelere gömebilecekleri, yakınlarına, çocuklarına ait doku parçaları verebildik. Hem de olaydan 16 yıl sonra. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir merkezde bu kadar uzun süre örnekler saklanmaz. Ama bu olayda verdiğimiz söz gereği sakladık." diye konuştu.
Liyakat nişanı sürpriz oldu: Bütün yaşananlar üzerine kendilerine gelen davet sonrası çok şaşırdıklarını anlatan Şam, kendilerine devlet nişanı verileceğini hiç düşünmediklerini belirtti.
Programın, Kovid-19 salgını nedeniyle ertelendiğini ifade eden Şam, şunları kaydetti:
"Geçtiğimiz Haziran ayının 23'ünde İspanya Başkonsolosluğunda tören gerçekleştirildi. Ödül aslında 2022'de İspanya Kralı 6. Felipe tarafından imzalanmış, tören için bekletilmiş. Bizim için de sürpriz oldu. Her şeyden önce onur duyduk. Biz her koşulda yapmamız gereken neyse onu yaptık. Bu onurlandırıldı. Yani dürüst olun, işinize hakim olun ve hekimseniz sorumluluklarınıza da sahip çıkın. Bütün bunlara verildi aslında ödül. O yüzden bizim için daha değerli."
- FBI'da olan imkanlar Adli Tıp'ın da elinde bulunuyor
Müslümanoğlu ve Şam ayrıca Adli Tıp Kurumunun deneyim ve elindeki imkanlarla dünyanın en iyi kurumları arasında yer aldığını vurguladı.
Adli Tıp Kurumunun 2 ila 8 saat arasında DNA profilini çıkarabildiğine dikkat çeken Müslümanoğlu, 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerde de önemli görevler üstlenen kurumun dünya ortalamasının çok üzerinde olduğunu söyledi.
Adli Tıp Kurumunun, Adalet Bakanlığının desteği ile ihtiyaç duyduğu tüm teknoloji ve malzemeyi alabildiğini ifade eden Müslümanoğlu, FBI, Bundeskriminal gibi önemli kurumların elindeki imkanların kendilerinde de bulunduğunu vurguladı.
Dr. Şam ise kurumun neredeyse tüm laboratuvarlarıyla 17 binin üzerinde uluslararası akreditasyona, deneyimli personele ve teknik açıdan da tüm imkanlara sahip olduğunu kaydetti. Şam, ayrıca Adli Tıp Kurumunun tıpkı ordu ve polis teşkilatları gibi tek merkezden yönetilmesinin avantajlı olduğunu aktardı.
Olayın geçmişi: Afganistan'ın başkenti Kabil'de görev yapan İspanyol Barış Gücü askerlerini taşıyan Yakolev-42 tipi Ukrayna tescilli uçak, 26 Mayıs 2003'te Trabzon'un Maçka ilçesine bağlı Pilav Dağı'nda düşmüş, 62 İspanyol askeri ile biri Belarus, 12'si Ukraynalı 13 kişilik mürettebat ölmüştü.
Kaza sonrasında İspanyol makamları tarafından askerlerin kimlik tespitinde hata olduğu ortaya çıkmış, 21 askerin mezarı tekrar açılıp, yeni DNA testleri yapılmasının ardından ikinci kez gömülmüşlerdi.
Kazayla ilgili yayınlanan bir rapordan dolayı dönemin savunma bakanı olan ve daha sonra Londra Büyükelçisi olarak atanan Federico Trillo, 2017 yılında görevinden istifa etmişti.
Adli Tıp Kurumu Başkan Yardımcısı Müslümanoğlu ve Adli Tıp Uzmanı Dr. Şam, İspanya'da gündem olan olayla ilgili yaşadıklarını ve kendilerine verilen ödülle ilgili duygularını AA muhabirine anlattı.
Müslümanoğlu, kaza haberini aldıktan sonra Adli Tıp Kurumundan dönemin başkanı Kemalettin Kurt, biyoloji bölümünden Fatih Akyüz ve diş hekimi Hüseyin Afşin'le Trabzon'a gittiklerini, İspanyol ekibin de gelmesiyle yaşamını yitirenler için muayene ve DNA için örnek alma işlemleri yaptıklarını söyledi.
Bazı İspanyol askerlerin cenazelerinin kazada yanması nedeniyle kimliklendirme çalışmaları yapılması gerektiğini belirten Müslümanoğlu, buna ilişkin örnekler alıp çalışmaya başladıklarını ifade etti.
Müslümanoğlu, İspanyol yetkililerin cenazeleri bir an önce ülkelerine götürmek istemesi üzerine DNA analizleri ve profillerinin asker yakınlarıyla karşılaştırılması gerektiği konusunda uyarıda bulunduklarını ancak imzalanan tutanak sonrası cenazelerin Madrid'e götürüldüğünü dile getirdi.
Aileler İstanbul'a gelerek DNA için örnekler verdi
Müslümanoğlu, kazadan bir yıl sonra İspanya'dan gelen telefonla hayatını kaybedenler için yakınlarına gösterilmeden tören düzenlendiğini ve kimliklendirme işlemlerinde hata yapıldığı konusunda şüpheye düşüldüğünü öğrendiklerini aktardı.
Cenazelerin bir kısmının vasiyetler doğrultusunda yakıldığını, kimisinin de gömüldüğünü dile getiren Müslümanoğlu, şöyle konuştu:
"Ordu asker ailelerine çocuklarının durumunun çok kötü olduğunu, kendilerinin de gerekli kimliklendirmeyi yaptıklarını söyleyip cenazeleri göstermemiş. Aileler en sonunda 'Madem bu kadar kötü durumdalar, peki nasıl tanıdınız evlatlarımızı?' diye sormuş. Bunun üzerine bizi aradılar ve bir şüphe oluştuğunu söylediler. Biz de eğer ailelerden alınacak örnekleri buraya gönderirlerse ya da aileler İstanbul'a gelirse bu çalışmaları yapabileceğimizi söyledik. Sonrasında aileler İstanbul'a geldi. Gelen ailelerle tüm aldığımız örneklerin DNA profillerini karşılaştırdık ve raporlarımızı hem Maçka Başsavcılığımıza hem de İspanya'ya gönderdik. Bu şekilde bazı cenazeler de kimliklendirilmiş oldu."
Bu çalışmanın ardından ailelerin ordu aleyhine davalar açtığını, Bülent Şam'la tanıklık yapmak üzere Madrid'e davet edildiklerini anlatan Müslümanoğlu, İspanya medyasında süreç içerisinde bir hata varsa bunun Türklere ait olduğu, DNA örneklerinin alınmadığı, hatta Türkiye'de DNA çalışmalarının yapılmadığına dair haberler yer alması üzerine doğruları anlatmak adına daveti kabul ettiklerini söyledi.
- "İspanya'ya elimizde kalan 23 askere ait örnekleri gönderdik"
Asker ailelerine söylenen iddialardan birisinin de Türk heyetinin İspanyol yetkilileri yaşamını yitirenlerin muayenesine almadığı yönünde olduğunu belirten Müslümanoğlu, bu işlem sırasında birlikte olduklarını gösteren fotoğrafların bulunduğunu anlattı.
Duruşmadan bir gün önce İspanya'ya gittiklerinde havalimanından itibaren medyadan büyük bir ilgi gördüklerini ifade eden Müslümanoğlu, ellerindeki fotoğrafları ve olaylar sırasında yaşadıklarını ailelere anlattıklarını söyledi.
Açıklamalarının bazı gazetelerin manşetlerinde yer aldığını aktaran Müslümanoğlu, şunları kaydetti:
"Daha önce bizim ifademizi kabul etmeyeceğini bildiren yargıç, basında çıkan ifadelerimizden sonra son duruşmaya bizi tanık olarak dinlemek üzere kabul etti. Mahkeme sonunda tazminat kararının yanı sıra ilgili istifa ve görevden almalar gerçekleşti. Bazı cenazeler yakılıp bazıları da gömülmüştü ama aileler onlar doğru yerdeler mi, değiller mi bilmedikleri için bizden bir söz istediler, 'Bu işler bittiği zaman yetkililer anlaşırsa evlatlarımızın kalan parçalarından bize gönderirseniz biz de onları toprağa koyar ve başlarında dua edebiliriz' diye. Biz de 2019'da dava bitip de bütün yazışmalar, devletler arası anlaşmalar yapıldıktan sonra İspanya'ya elimizde kalan 23 askere ait örnekleri gönderdik."
"Sadece tanık değil, aynı zamanda sanık statüsündeydik"
Dr. Bülent Şam ise ailelerin kendileriyle iletişim kurmasından sonra asıl kaygılarının, mahkemenin onların itiraz ve taleplerini dikkate almayıp tam aksine ordunun deklare ettiği senaryoyu ciddiye alması olduğunu anladıklarını söyledi.
Her şeyden önce gerçeğin açığa çıkmasının görevlerinden biri olduğunu vurgulayan Şam, şu değerlendirmede bulundu:
"Ailelerin talebi bizim için çok önemli. Onlara yardımcı olmak da yeminimizin bir parçası ama başka anlamları da var. İspanya'da havaalanına indiğimiz sahneden itibaren aslında bizim tahmin ettiğimizin çok dışında bir durumla karşı karşıya olduğumuzu anladık. Bütün basın karşımızdaydı. İspanyolların o günlerdeki temel gündem maddesiydi. Mahkemede, sadece tanık değil, aynı zamanda sanık statüsündeydik. Bir buçuk saat boyunca çapraz sorgu çok ağır bir sahneydi. Tanıklığımızın ötesinde eğer suçlanacaksak da alnımız ak gitmiştik. Biz kendimizden emindik. Zaten her şeyi de kayıt altına almıştık."
Şam, kaza sonrası yaşananları ve yaptıkları çalışmaları mahkemede belgeleriyle anlattıktan sonra, ailelerin haklı olduğunun ve ordunun bu konuda ağır ihmali bulunduğunun ortaya çıktığını dile getirdi.
Gerçeğin ortaya çıkmasında oynadıkları rolün İspanya için çok önemli olduğuna işaret eden Şam, "Bir diğeri de ailelere gömebilecekleri, yakınlarına, çocuklarına ait doku parçaları verebildik. Hem de olaydan 16 yıl sonra. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir merkezde bu kadar uzun süre örnekler saklanmaz. Ama bu olayda verdiğimiz söz gereği sakladık." diye konuştu.
Liyakat nişanı sürpriz oldu: Bütün yaşananlar üzerine kendilerine gelen davet sonrası çok şaşırdıklarını anlatan Şam, kendilerine devlet nişanı verileceğini hiç düşünmediklerini belirtti.
Programın, Kovid-19 salgını nedeniyle ertelendiğini ifade eden Şam, şunları kaydetti:
"Geçtiğimiz Haziran ayının 23'ünde İspanya Başkonsolosluğunda tören gerçekleştirildi. Ödül aslında 2022'de İspanya Kralı 6. Felipe tarafından imzalanmış, tören için bekletilmiş. Bizim için de sürpriz oldu. Her şeyden önce onur duyduk. Biz her koşulda yapmamız gereken neyse onu yaptık. Bu onurlandırıldı. Yani dürüst olun, işinize hakim olun ve hekimseniz sorumluluklarınıza da sahip çıkın. Bütün bunlara verildi aslında ödül. O yüzden bizim için daha değerli."
- FBI'da olan imkanlar Adli Tıp'ın da elinde bulunuyor
Müslümanoğlu ve Şam ayrıca Adli Tıp Kurumunun deneyim ve elindeki imkanlarla dünyanın en iyi kurumları arasında yer aldığını vurguladı.
Adli Tıp Kurumunun 2 ila 8 saat arasında DNA profilini çıkarabildiğine dikkat çeken Müslümanoğlu, 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerde de önemli görevler üstlenen kurumun dünya ortalamasının çok üzerinde olduğunu söyledi.
Adli Tıp Kurumunun, Adalet Bakanlığının desteği ile ihtiyaç duyduğu tüm teknoloji ve malzemeyi alabildiğini ifade eden Müslümanoğlu, FBI, Bundeskriminal gibi önemli kurumların elindeki imkanların kendilerinde de bulunduğunu vurguladı.
Dr. Şam ise kurumun neredeyse tüm laboratuvarlarıyla 17 binin üzerinde uluslararası akreditasyona, deneyimli personele ve teknik açıdan da tüm imkanlara sahip olduğunu kaydetti. Şam, ayrıca Adli Tıp Kurumunun tıpkı ordu ve polis teşkilatları gibi tek merkezden yönetilmesinin avantajlı olduğunu aktardı.
Olayın geçmişi: Afganistan'ın başkenti Kabil'de görev yapan İspanyol Barış Gücü askerlerini taşıyan Yakolev-42 tipi Ukrayna tescilli uçak, 26 Mayıs 2003'te Trabzon'un Maçka ilçesine bağlı Pilav Dağı'nda düşmüş, 62 İspanyol askeri ile biri Belarus, 12'si Ukraynalı 13 kişilik mürettebat ölmüştü.
Kaza sonrasında İspanyol makamları tarafından askerlerin kimlik tespitinde hata olduğu ortaya çıkmış, 21 askerin mezarı tekrar açılıp, yeni DNA testleri yapılmasının ardından ikinci kez gömülmüşlerdi.
Kazayla ilgili yayınlanan bir rapordan dolayı dönemin savunma bakanı olan ve daha sonra Londra Büyükelçisi olarak atanan Federico Trillo, 2017 yılında görevinden istifa etmişti.
FACEBOOK YORUMLAR