Adalet Hizmetleri Sınıfı konusu sorular ve cevapları
Adalet Hizmetleri Sınıfı konusu sorular ve cevapları özel haberimizde sizlerle.
Editör: adalet.tv
24 Ocak 2025 - 09:57
Adalet Bakanlığı bünyesinde adliyelerde, ceza infaz kurumunda, denetimli serbestlik müdürlüklerinde ve icra dairelerinde görev yapan memurlar yıllardır "Adalet Hizmetleri Sınıfı" taleplerini dile getiriyorlardı. Ancak bu konuda resmi adım atılmamıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuyu dün gündeme getirerek şu açıklamayı yaptı: "... Adalet Hizmetleri sınıfı oluşturmayı, personellere mahsus yeni düzenlemeler yapmayı hedefliyoruz. Adalet personellerine özgü uzman katiplik gelecek"
Adalet Hizmetleri Sınıfı ile birlikte "uzman katiplik" gibi yeni kazanımlar ile ek tazminatların maaşlara etki etmesi bekleniyor.
Adalet Hizmetleri sınıfının oluşturulması konusunda 15 yıla yakın süredir mücadele eden Adalet Sen yönetimi ile konuyu enine boyuna masaya yatırdık ve merak edilen cevapları sizler için derledik.
Hizmet sınıfı oluşturulduğunda ne değişecek? Büro hizmet kolundan ayrılmanın avantajları neler?
Adalet Hizmetleri Sınıfı oluşturulduğunda, Adalet çalışanlarının haklarında ve temsiliyetinde önemli değişiklikler yaşanacaktır. Şu an büro hizmet kolunda 54 farklı kurumun çalışanları aynı çatı altında bulunuyor. Bu durum, Adalet çalışanlarının kendine özgü sorunlarının göz ardı edilmesine yol açıyor. Hizmet sınıfı ayrıldığında ise, Adalet çalışanlarının sorunları daha odaklı bir şekilde ele alınabilecek.
Öne çıkan değişiklikler şunlardır:
1. Sorunların Odaklanması: Adalet çalışanlarının maaş, özlük hakları ve çalışma koşulları, diğer kurumlardan bağımsız olarak düzenlenecek.
2. Özlük Haklarının Güçlenmesi: Maaş, ek göstergeler, tayin ve terfi gibi haklar Adalet çalışanlarına özgü bir şekilde daha adil hale gelecek.
3. Mesleki Bağımsızlık: Adliyeciler, ayrı bir sınıf olarak tanınacak ve sorunları diğer kurumlarla karışmadan çözülecek. Uzman Katiplik, Mübaşirlik vb hususlar ile Meslek Kanunu hususları çözümleri daha kolay halledilebilecek.
4. Temsil Gücü: Adalet çalışanlarının talepleri, büro hizmet kolundaki diğer kurumlar arasında kaybolmayacak, daha etkili bir şekilde savunulacak.
Bu değişiklikler, Adalet çalışanlarının haklarının iyileştirilmesi ve mesleki statülerinin güçlendirilmesi adına kritik bir adım olacaktır. Adalet Hizmetleri Sınıfı, sadece bir hedef değil, çalışanların geleceğini şekillendirecek önemli bir kazanımdır.
Adalet Hizmetleri Sınıfı mücadelesinin bugün geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz ve meslektaşlarınıza nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Bu konudaki açıklamalar daha önce bakan düzeyinde Meclis’te de yapılmıştı. O dönemde hizmet sınıfının kurulacağı yönünde ciddi bir irade ve beklenti oluşmuş, bazı yatırımlar gerçekleşmişti. Ne yazık ki, bu süreç tamamlanmadı. Sn Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde hizmet sınıfı elbette olumlu ve somut bir adımdır; ancak asıl mücadele, bu hedefin hayata geçirilmesini sağlamaktır. Bu hayata geçirilmeden mücadelemizi tamamlanmış sayamayız.
Diğer sendikaların bu konuda çığırtkanlık yapmaları ise farklı bir noktaya dikkat çekiyor. Bünyelerinde yer alan adliyecilerin, bu yeni hizmet sınıfının kurulması durumunda tamamen ayrılacaklarını ve çok ciddi üye kaybı yaşayacaklarını fark etmiş durumdalar. Bu nedenle, popülizmden beslenen bir çığırtkanlık içerisine girmişlerdir. 30 yıldır var olan bu sendikalar, Adalet Sen’in 16 yıldır yürüttüğü bu söylemi, eylemleri ve girişimleri görmezden gelip, kamuoyuna kendi çabalarıymış gibi sunmaya çalışıyorlar. Bu yaklaşım ne gerçekçidir ne de etik.
Son dönemde, genel merkez düzeyinde birkaç yıl önce yönetimlerine genel başkan yardımcısı düzeyinde adliyeciler alarak, bu konuyu önemsiyormuş gibi bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Ancak bu da geçici bir çözümden öteye geçemiyor. Adalet Hizmetleri Sınıfı mücadelesi, Adalet Sen’in kuruluş gerekçesidir ve bizim için bir popülizm konusu değil, meslektaşlarımızın geleceğini inşa etme meselesidir.
Meslektaşlarımıza şunlarıu söylemek istiyoruz: Bu süreç, sizin desteğiniz ve dayanışmanızla mümkün olacaktır. Adalet Sen, bu mücadelede ilk günden beri kararlı bir şekilde yol almıştır ve mücadelemiz, bu hedef hayata geçene kadar devam edecektir. Gerçeklerle yüzleşmek ve bu mücadeleyi sahiplenmek hepimizin sorumluluğudur.
Adalet Hizmetleri Sınıfı konusu son dönemde oldukça gündemde. Bu konuda Adalet Sen’in duruşu ve mücadelesi nedir?
Adalet Sen, 2009 yılında kurulmuş ve kuruluşundan itibaren Adalet Hizmetleri Sınıfı’nın oluşturulmasını temel bir amaç olarak benimsemiş, bu hedefi tüzüğüne işlemiş bir sendikadır. Siyasetten bağımsız bir yapıya sahip olan sendikamız, kurulduğu günden bu yana yalnızca adalet çalışanlarının menfaatleri doğrultusunda mücadele etmektedir. Bu ilke, Adalet Sen’i diğer yapılardan ayıran en önemli özelliklerden biridir.
Bazı sendikaların bu mücadeleyi sahiplenmeye çalıştığına dair eleştirileriniz var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Diğer sendikaların kuruluş yıllarına baktığınızda 1990’ların başına, 1992, 1993, 1995 gibi yıllara dayandığını görürsünüz. Kamu çalışanlarının sendikal haklarının bu yıllarda verilmesiyle birlikte, bu sendikalar adalet çalışanlarına yönelik bir çalışma yürütmek yerine genel sendikal faaliyetlerle sınırlı kaldı. 2012 yılına kadar bu sendikalardan hiçbirinin adliyecilerle ilgili kayda değer bir hazırlık yapmadığı açıkça ortada. 2012’de bir çalıştay düzenlediler, ancak bu da yalnızca bir kez yapıldı ve sonrasında herhangi bir devamlılık göstermedi.
Bu tablo, adliyecilerin, kendilerine özgü bir sendikaya ihtiyaç duyduğu gerçeğini net bir şekilde ortaya koydu. İşte bu ihtiyaç, 2009 yılında Adalet Sen’in kurulmasına öncülük etti. Adalet Hizmetleri Sınıfı söylemi, Adalet Sen’in kuruluşundan itibaren temel amacıydı. Ancak ne yazık ki Adalet Sen’in bu mücadelede yarattığı farkındalık, diğer sendikaların adalet çalışanları arasında popülerlik kazanmak için aynı söylemi kullanmasına yol açtı. Bu sendikalar için Adalet Hizmetleri Sınıfı söylemi, popülizmden öteye geçmeyen bir araç haline geldi. Oysa Adalet Sen, ilk gününden beri bu hedefi ciddi bir şekilde benimsemiş ve somut adımlar atmıştır. Diğer sendikaların bu şekilde hareket etmesini tamamen göz boyama olarak görüyoruz.
Adalet Hizmetleri Sınıfı konusunun hayata geçirilmesi için bugüne kadar Adalet Sen hangi somut adımları attı?
Adalet Sen’in kuruluşu, tamamen adliyecilerden oluşan bir inisiyatifle gerçekleşti. Adliyeciler bir araya gelerek, kendi sorunlarını dile getirecek ve çözüm üretecek bir sendikaya ihtiyaç duyduklarını ortaya koydu ve bu doğrultuda yola çıktı. Sendikamızın kuruluş tüzüğünde Adalet Hizmetleri Sınıfı açıkça bir hedef olarak belirtilmiş ve bu hedefe yönelik çalışmalar hemen hayata geçirilmiştir.
8 Aralık 2012’de, Türkiye’nin birçok ilinden gelen adliyecilerle birlikte Ankara’da geniş katılımlı bir eylem gerçekleştirildi. Bu, Adalet Hizmetleri Sınıfı mücadelesinde somut bir dönüm noktasıydı. Bu eylemin ardından yapılan diğer kitlesel eylemler, basın açıklamaları, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık (kapanmadan önce), bakanlıklar ve milletvekilleri ile yapılan görüşmeler, TBMM’de gerçekleştirilen temaslar ve hazırlanan raporlar Adalet Sen’in bu hedefe olan bağlılığını ve odaklanmasını net bir şekilde ortaya koymuştur.
Kimileri neden bir çalıştay yapılmadığını sorgulayabilir. Ancak Adalet Sen’in böyle bir çalıştaya ihtiyacı yoktur, çünkü sendikamız tamamen adliyecilerden oluşmaktadır ve adliyecilerin sorunlarını en iyi şekilde bilmektedir. Çalıştaylara ihtiyaç duyanlar, aslında adliyecilere ne kadar uzak olduklarını kanıtlamaktadır. Diğer sendikaların çalıştay düzenleyerek adliyecilerin sorunlarını anlamaya çalışması bile, onlara ne kadar yabancı olduklarının açık bir göstergesidir. Oysa Adalet Sen, bu sorunları doğrudan yaşamış ve çözüm üretmeye odaklanmış bir sendikadır.
Ceza ve Tevkifevleri bünyesinde görev yapan cezaevi çalışanlarının sendikaya üye olmaları kanunen yasak. Bu durum Adalet Hizmetleri Sınıfı bağlamında onlara ne gibi fayda sağlayabilir?
Ceza ve Tevkifevleri çalışanlarının sendikaya üye olamaması kanuni bir sınırlamadan kaynaklanıyor. Ancak Adalet Hizmetleri Sınıfı'nın oluşturulması, bu çalışanların dolaylı yoldan da olsa önemli faydalar elde etmesine katkı sağlayabilir. İşte bazı olası faydalar:
1. Hakların Gündeme Taşınması: Adalet Hizmetleri Sınıfı, adliyecilere özgü sorunların ve taleplerin daha güçlü bir şekilde dile getirilmesini sağlayacaktır. Bu süreçte Cezaevi çalışanlarının da çalışma koşulları ve özlük hakları gibi sorunları, Adalet Sen gibi mücadeleci yapılar tarafından dolaylı olarak gündeme taşınabilir.
2. Sistematik İyileştirmeler: Adalet Hizmetleri Sınıfı'nın kurulmasıyla, adliyecilere yönelik iyileştirmeler Cezaevi çalışanlarını da kapsayacak şekilde genişleyebilir. Maaş artışları, ek göstergeler veya çalışma koşullarındaki iyileştirmeler, diğer kamu kurumlarını etkileyerek Cezaevi çalışanlarına dolaylı fayda sağlayabilir.
3. Meslek Gruplarının Güçlenmesi: Adalet Hizmetleri Sınıfı, adliyeciler ve Cezaevi çalışanları gibi meslek gruplarının daha güçlü bir statüye kavuşmasına önayak olabilir. Bu sınıfın oluşturulması, diğer meslek gruplarına da örnek teşkil ederek daha adil bir yapı kurulmasına katkı sağlar.
4. Dolaylı Temsil Gücü: Cezaevi çalışanlarının doğrudan sendika üyesi olamaması, temsil edilemeyecekleri anlamına gelmez. Adalet Hizmetleri Sınıfı gibi sınıfların oluşturulması, çalışanların sesini dolaylı yoldan duyurabilecek mekanizmalar yaratır. Sendika dışındaki meslek örgütleri veya komisyonlar bu temsil gücünü artırabilir.
5. Psikososyal Destek ve Çalışma Koşulları: Adalet Hizmetleri Sınıfı kurulmasıyla adliyecilere yönelik olarak başlatılacak reformlar, ağır koşullarda çalışan Cezaevi personelinin de koşullarının iyileştirilmesine zemin hazırlayabilir. Örneğin, personel sayısının artırılması, ek tazminatların güncellenmesi, çalışma saatlerinin düzenlenmesi gibi dolaylı iyileştirmeler gerçekleşebilir.
Sonuç olarak, Cezaevi çalışanlarının sendikaya üye olmaları yasak olsa bile, Adalet Hizmetleri Sınıfı gibi sınıfsal düzenlemeler, çalışanların haklarını dolaylı olarak etkileyebilir ve çalışma koşullarında iyileştirmelere kapı aralayabilir. Bu nedenle, bu sınıfın kurulması sadece adliyeciler için değil, Ceza ve Tevkifevleri çalışanları için de önemlidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuyu dün gündeme getirerek şu açıklamayı yaptı: "... Adalet Hizmetleri sınıfı oluşturmayı, personellere mahsus yeni düzenlemeler yapmayı hedefliyoruz. Adalet personellerine özgü uzman katiplik gelecek"
Adalet Hizmetleri Sınıfı ile birlikte "uzman katiplik" gibi yeni kazanımlar ile ek tazminatların maaşlara etki etmesi bekleniyor.
Adalet Hizmetleri sınıfının oluşturulması konusunda 15 yıla yakın süredir mücadele eden Adalet Sen yönetimi ile konuyu enine boyuna masaya yatırdık ve merak edilen cevapları sizler için derledik.
Hizmet sınıfı oluşturulduğunda ne değişecek? Büro hizmet kolundan ayrılmanın avantajları neler?
Adalet Hizmetleri Sınıfı oluşturulduğunda, Adalet çalışanlarının haklarında ve temsiliyetinde önemli değişiklikler yaşanacaktır. Şu an büro hizmet kolunda 54 farklı kurumun çalışanları aynı çatı altında bulunuyor. Bu durum, Adalet çalışanlarının kendine özgü sorunlarının göz ardı edilmesine yol açıyor. Hizmet sınıfı ayrıldığında ise, Adalet çalışanlarının sorunları daha odaklı bir şekilde ele alınabilecek.
Öne çıkan değişiklikler şunlardır:
1. Sorunların Odaklanması: Adalet çalışanlarının maaş, özlük hakları ve çalışma koşulları, diğer kurumlardan bağımsız olarak düzenlenecek.
2. Özlük Haklarının Güçlenmesi: Maaş, ek göstergeler, tayin ve terfi gibi haklar Adalet çalışanlarına özgü bir şekilde daha adil hale gelecek.
3. Mesleki Bağımsızlık: Adliyeciler, ayrı bir sınıf olarak tanınacak ve sorunları diğer kurumlarla karışmadan çözülecek. Uzman Katiplik, Mübaşirlik vb hususlar ile Meslek Kanunu hususları çözümleri daha kolay halledilebilecek.
4. Temsil Gücü: Adalet çalışanlarının talepleri, büro hizmet kolundaki diğer kurumlar arasında kaybolmayacak, daha etkili bir şekilde savunulacak.
Bu değişiklikler, Adalet çalışanlarının haklarının iyileştirilmesi ve mesleki statülerinin güçlendirilmesi adına kritik bir adım olacaktır. Adalet Hizmetleri Sınıfı, sadece bir hedef değil, çalışanların geleceğini şekillendirecek önemli bir kazanımdır.
Adalet Hizmetleri Sınıfı mücadelesinin bugün geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz ve meslektaşlarınıza nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Bu konudaki açıklamalar daha önce bakan düzeyinde Meclis’te de yapılmıştı. O dönemde hizmet sınıfının kurulacağı yönünde ciddi bir irade ve beklenti oluşmuş, bazı yatırımlar gerçekleşmişti. Ne yazık ki, bu süreç tamamlanmadı. Sn Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde hizmet sınıfı elbette olumlu ve somut bir adımdır; ancak asıl mücadele, bu hedefin hayata geçirilmesini sağlamaktır. Bu hayata geçirilmeden mücadelemizi tamamlanmış sayamayız.
Diğer sendikaların bu konuda çığırtkanlık yapmaları ise farklı bir noktaya dikkat çekiyor. Bünyelerinde yer alan adliyecilerin, bu yeni hizmet sınıfının kurulması durumunda tamamen ayrılacaklarını ve çok ciddi üye kaybı yaşayacaklarını fark etmiş durumdalar. Bu nedenle, popülizmden beslenen bir çığırtkanlık içerisine girmişlerdir. 30 yıldır var olan bu sendikalar, Adalet Sen’in 16 yıldır yürüttüğü bu söylemi, eylemleri ve girişimleri görmezden gelip, kamuoyuna kendi çabalarıymış gibi sunmaya çalışıyorlar. Bu yaklaşım ne gerçekçidir ne de etik.
Son dönemde, genel merkez düzeyinde birkaç yıl önce yönetimlerine genel başkan yardımcısı düzeyinde adliyeciler alarak, bu konuyu önemsiyormuş gibi bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Ancak bu da geçici bir çözümden öteye geçemiyor. Adalet Hizmetleri Sınıfı mücadelesi, Adalet Sen’in kuruluş gerekçesidir ve bizim için bir popülizm konusu değil, meslektaşlarımızın geleceğini inşa etme meselesidir.
Meslektaşlarımıza şunlarıu söylemek istiyoruz: Bu süreç, sizin desteğiniz ve dayanışmanızla mümkün olacaktır. Adalet Sen, bu mücadelede ilk günden beri kararlı bir şekilde yol almıştır ve mücadelemiz, bu hedef hayata geçene kadar devam edecektir. Gerçeklerle yüzleşmek ve bu mücadeleyi sahiplenmek hepimizin sorumluluğudur.
Adalet Hizmetleri Sınıfı konusu son dönemde oldukça gündemde. Bu konuda Adalet Sen’in duruşu ve mücadelesi nedir?
Adalet Sen, 2009 yılında kurulmuş ve kuruluşundan itibaren Adalet Hizmetleri Sınıfı’nın oluşturulmasını temel bir amaç olarak benimsemiş, bu hedefi tüzüğüne işlemiş bir sendikadır. Siyasetten bağımsız bir yapıya sahip olan sendikamız, kurulduğu günden bu yana yalnızca adalet çalışanlarının menfaatleri doğrultusunda mücadele etmektedir. Bu ilke, Adalet Sen’i diğer yapılardan ayıran en önemli özelliklerden biridir.
Bazı sendikaların bu mücadeleyi sahiplenmeye çalıştığına dair eleştirileriniz var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Diğer sendikaların kuruluş yıllarına baktığınızda 1990’ların başına, 1992, 1993, 1995 gibi yıllara dayandığını görürsünüz. Kamu çalışanlarının sendikal haklarının bu yıllarda verilmesiyle birlikte, bu sendikalar adalet çalışanlarına yönelik bir çalışma yürütmek yerine genel sendikal faaliyetlerle sınırlı kaldı. 2012 yılına kadar bu sendikalardan hiçbirinin adliyecilerle ilgili kayda değer bir hazırlık yapmadığı açıkça ortada. 2012’de bir çalıştay düzenlediler, ancak bu da yalnızca bir kez yapıldı ve sonrasında herhangi bir devamlılık göstermedi.
Bu tablo, adliyecilerin, kendilerine özgü bir sendikaya ihtiyaç duyduğu gerçeğini net bir şekilde ortaya koydu. İşte bu ihtiyaç, 2009 yılında Adalet Sen’in kurulmasına öncülük etti. Adalet Hizmetleri Sınıfı söylemi, Adalet Sen’in kuruluşundan itibaren temel amacıydı. Ancak ne yazık ki Adalet Sen’in bu mücadelede yarattığı farkındalık, diğer sendikaların adalet çalışanları arasında popülerlik kazanmak için aynı söylemi kullanmasına yol açtı. Bu sendikalar için Adalet Hizmetleri Sınıfı söylemi, popülizmden öteye geçmeyen bir araç haline geldi. Oysa Adalet Sen, ilk gününden beri bu hedefi ciddi bir şekilde benimsemiş ve somut adımlar atmıştır. Diğer sendikaların bu şekilde hareket etmesini tamamen göz boyama olarak görüyoruz.
Adalet Hizmetleri Sınıfı konusunun hayata geçirilmesi için bugüne kadar Adalet Sen hangi somut adımları attı?
Adalet Sen’in kuruluşu, tamamen adliyecilerden oluşan bir inisiyatifle gerçekleşti. Adliyeciler bir araya gelerek, kendi sorunlarını dile getirecek ve çözüm üretecek bir sendikaya ihtiyaç duyduklarını ortaya koydu ve bu doğrultuda yola çıktı. Sendikamızın kuruluş tüzüğünde Adalet Hizmetleri Sınıfı açıkça bir hedef olarak belirtilmiş ve bu hedefe yönelik çalışmalar hemen hayata geçirilmiştir.
8 Aralık 2012’de, Türkiye’nin birçok ilinden gelen adliyecilerle birlikte Ankara’da geniş katılımlı bir eylem gerçekleştirildi. Bu, Adalet Hizmetleri Sınıfı mücadelesinde somut bir dönüm noktasıydı. Bu eylemin ardından yapılan diğer kitlesel eylemler, basın açıklamaları, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık (kapanmadan önce), bakanlıklar ve milletvekilleri ile yapılan görüşmeler, TBMM’de gerçekleştirilen temaslar ve hazırlanan raporlar Adalet Sen’in bu hedefe olan bağlılığını ve odaklanmasını net bir şekilde ortaya koymuştur.
Kimileri neden bir çalıştay yapılmadığını sorgulayabilir. Ancak Adalet Sen’in böyle bir çalıştaya ihtiyacı yoktur, çünkü sendikamız tamamen adliyecilerden oluşmaktadır ve adliyecilerin sorunlarını en iyi şekilde bilmektedir. Çalıştaylara ihtiyaç duyanlar, aslında adliyecilere ne kadar uzak olduklarını kanıtlamaktadır. Diğer sendikaların çalıştay düzenleyerek adliyecilerin sorunlarını anlamaya çalışması bile, onlara ne kadar yabancı olduklarının açık bir göstergesidir. Oysa Adalet Sen, bu sorunları doğrudan yaşamış ve çözüm üretmeye odaklanmış bir sendikadır.
Ceza ve Tevkifevleri bünyesinde görev yapan cezaevi çalışanlarının sendikaya üye olmaları kanunen yasak. Bu durum Adalet Hizmetleri Sınıfı bağlamında onlara ne gibi fayda sağlayabilir?
Ceza ve Tevkifevleri çalışanlarının sendikaya üye olamaması kanuni bir sınırlamadan kaynaklanıyor. Ancak Adalet Hizmetleri Sınıfı'nın oluşturulması, bu çalışanların dolaylı yoldan da olsa önemli faydalar elde etmesine katkı sağlayabilir. İşte bazı olası faydalar:
1. Hakların Gündeme Taşınması: Adalet Hizmetleri Sınıfı, adliyecilere özgü sorunların ve taleplerin daha güçlü bir şekilde dile getirilmesini sağlayacaktır. Bu süreçte Cezaevi çalışanlarının da çalışma koşulları ve özlük hakları gibi sorunları, Adalet Sen gibi mücadeleci yapılar tarafından dolaylı olarak gündeme taşınabilir.
2. Sistematik İyileştirmeler: Adalet Hizmetleri Sınıfı'nın kurulmasıyla, adliyecilere yönelik iyileştirmeler Cezaevi çalışanlarını da kapsayacak şekilde genişleyebilir. Maaş artışları, ek göstergeler veya çalışma koşullarındaki iyileştirmeler, diğer kamu kurumlarını etkileyerek Cezaevi çalışanlarına dolaylı fayda sağlayabilir.
3. Meslek Gruplarının Güçlenmesi: Adalet Hizmetleri Sınıfı, adliyeciler ve Cezaevi çalışanları gibi meslek gruplarının daha güçlü bir statüye kavuşmasına önayak olabilir. Bu sınıfın oluşturulması, diğer meslek gruplarına da örnek teşkil ederek daha adil bir yapı kurulmasına katkı sağlar.
4. Dolaylı Temsil Gücü: Cezaevi çalışanlarının doğrudan sendika üyesi olamaması, temsil edilemeyecekleri anlamına gelmez. Adalet Hizmetleri Sınıfı gibi sınıfların oluşturulması, çalışanların sesini dolaylı yoldan duyurabilecek mekanizmalar yaratır. Sendika dışındaki meslek örgütleri veya komisyonlar bu temsil gücünü artırabilir.
5. Psikososyal Destek ve Çalışma Koşulları: Adalet Hizmetleri Sınıfı kurulmasıyla adliyecilere yönelik olarak başlatılacak reformlar, ağır koşullarda çalışan Cezaevi personelinin de koşullarının iyileştirilmesine zemin hazırlayabilir. Örneğin, personel sayısının artırılması, ek tazminatların güncellenmesi, çalışma saatlerinin düzenlenmesi gibi dolaylı iyileştirmeler gerçekleşebilir.
Sonuç olarak, Cezaevi çalışanlarının sendikaya üye olmaları yasak olsa bile, Adalet Hizmetleri Sınıfı gibi sınıfsal düzenlemeler, çalışanların haklarını dolaylı olarak etkileyebilir ve çalışma koşullarında iyileştirmelere kapı aralayabilir. Bu nedenle, bu sınıfın kurulması sadece adliyeciler için değil, Ceza ve Tevkifevleri çalışanları için de önemlidir.
YORUMLAR
- 2 gün önceAdalet bakanlığının yükünü çeken. Kimsenin iki saat bile görmeye tahammül edemediği kişilerle ailesinden çok zaman geçiren cte ama iyi birşey de hep cte hariç iş yükü arttırılırsada ilk cte. Değişmeyecek cte kaderi
FACEBOOK YORUMLAR